
Konuk yazarımız Sinan Ulaş Gürle, çocukların doğada daha az zaman geçirmelerinin çeşitli davranış problemlerine yol açtığına işaret eden “Doğa Eksikliği Sendromu” hipotezini ve örnek bir uygulamayı kaleme aldı. Özellikle ebeveynlerin ilgisini çekeceğini düşündüğümüz bir yazı.
Sinan Ulaş Gürle yazdı.
Doğa Eksikliği Sendromu, hazırlamakta olduğum bir makale hakkında araştırma yaparken tesadüfen karşılaştığım bir kavramdı. Ama ne kavram! Karşıma çıktığı andan itibaren gayriihtiyari üzerine düşünmeye başladım. Yetiştirmem gereken makalelerin yanı sıra sınavlar sonrasında yoğun bir iş temposu içerisindeydim.
Buna karşın bu kavram bir türlü aklımdan gitmiyordu. Beni mütemadiyen düşünmeye teşvik ediyor, hatta düşünmek bile tek başına yetmiyordu. Nihayetinde üzerine araştırma yaptım, onlarca yazı okudum, video izledim. Yine de tatmin olmadım, buna ilişkin yazma arzusu baskın geldi ve nihayet klavyenin başına geçtim.
Doğaya dönüş
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte çocukların oyun anlayışlarının da değiştiğini hepimiz biliyoruz. Önceden çocuklar sokaklarda çeşitli oyunlar oynar, hem sosyal hem de zihinsel becerilerini geliştirirlerdi. Günümüzde, oyunların ve sosyalleşmenin yerini tabletler ve bilgisayarlar aldı. Bugün pek çok aile, çocuklarının tablet başından kalkmasından şikâyetçi bile oluyor.
Oysa çocuklarla yapılacak birçok farklı etkinlik bulunuyor. Özellikle çocuklarla doğada vakit geçirmek büyük önem taşıyor. Çocukların doğayla iletişimi azaldıkça gerek fiziksel gerekse ruhsal sağlık problemleri ortaya çıkabiliyor. Örneğin çocuklarda Doğa Eksikliği Sendromu görülebiliyor. Pekâlâ, Doğa Eksikliği Sendromu nedir?
Doğa Eksikliği Sendromu, Richard Louv’un 2005 yılında yazdığı Doğadaki Son Çocuk (Last Child in the Woods) isimli kitabında geçen; insanların, özellikle de çocukların doğada daha az zaman geçirmelerinin çok çeşitli davranış problemlerine yol açtığına dair bir hipoteze işaret ediyor.
Şehirleşmeyle birlikte kentlerdeki oyun alanları, özellikle yeşil alanlar gittikçe azalıyor. Buna ek olarak teknolojinin gelişmesi ise çocukları bilgisayarlara ya da tabletlere bağımlı hale getiriyor. Öyle ki pek çok çocuk bitkileri, böcekleri; doğayı yalnızca internet üzerinden görebiliyor. Çocuklar, zamanlarının çoğunu kapalı mekânlarda, elektronik aletlerle geçiriyorlar. Bu da çocukların sosyal ve zihinsel gelişimini etkiliyor.
ABD’li araştırmacı yazar Richard Louv, bu olguyu “Doğa Eksikliği Sendromu” (Nature Deficit Disorder) olarak tanımlıyor. Bu sorunların oluşumundaki etkenlerden biri “doğadan uzaklaşmak” olsa da iyileşmenin yolu yine doğadan geçiyor. Aslında sezgisel olarak hep bildiğimiz “doğanın iyileştirici gücü”nü kanıtlar nitelikteki bilimsel araştırma sonuçları giderek artıyor.
Örneğin, İsveç’te yapılan bir uygulama, hava koşulları ne olursa olsun doğayla teması ve oyunu içeren sistemlerde yer alan çocukların bedensel ve bilişsel gelişimlerinin, sadece kapalı alanda eğitim gören yaşıtlarınınkinden daha ileri olduğunu gösteriyor. Doğada serbest vakit geçirmenin ve bilinçli farkındalık çalışmalarının, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu için destekleyici (tedavi edici değil!) olduğuna yönelik birçok bilimsel çalışma da mevcut.

“Yenilenebilir Okul Projesi”
Bu ve benzer içerikteki yazıları okuduktan sonra aslında bu kavramla rastlaşmamın bir tesadüf olmadığını anladım. Üzerine araştırmalar yaptığım ve makale yazmaya çalıştığım olgu, “Yenilenebilir Okul Projesi”nde karşılığını buluyor. Bu projenin temelinde de çocuklar ve gelişimleri var.
Yenilenebilir Okul Bahçesi, 1995’te Şef Alice Waters tarafından kurulmuş. Waters, “farm to table” yani “tarladan sofraya” yemek akımının öncü şeflerinden sayılıyor. Söz konusu bahçe ve mutfak programı projesi, Martin Luther King Jr. California, Berkeley’de bir devlet ortaokulunun bahçesinde gerçekleştiriliyor.
Bildiğimiz üzere çocuklar günlük yaşamlarının büyük bir bölümünü okulda geçiriyor. Okulun önemli bir parçası olan okul bahçeleri ise çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi ile sosyal ilişkilerinin sağlıklı bir biçimde kurulmasına katkısı olan önemli bir mekân. Günümüzde pek çok araştırmacı, çocukların istek ve gereksinimlerine göre, pedagojik ve ekolojik yaklaşımlarla dönüşüm geçiren okul bahçelerinin, çocuğun sağlıklı gelişimindeki çok yönlü etkisini vurgulayan çalışmalar yürütüyor.
Birçok araştırma, okulun önemli bir parçası olan okul bahçelerinin, soğuk ve monoton görünüşe sahip, beton veya asfalt yüzeylerden oluştuğunu, birkaç ağaç veya otsu bitki ile bir iki oturma birimine sahip mekânlar olduğunu ortaya koyuyor. Buna karşın ekolojik (doğa temelli) yaklaşımla tasarlanmış okul bahçeleri, yüksek derecede ilgi çekici bir karakter ve estetik kaliteye sahip olmakla birlikte çeşitli hareket, dinlenme (geri çekilme, gevşeme) ve tasarım mekânlarına sahip olmalarıyla öne çıkıyor.
Ekolojik ve çocuk haklarına uygun okul bahçeleri, öğrenme ve yaşama mekânları olarak geliştirilerek kişisel ve sosyal gelişim için uygun bir mekân sağlıyor. Bu da çocuğu rahat hissettiriyor ve öğrenme motivasyonunu güçlendiriyor. Okul bahçesinde doğal düzenleme içeren alanlar, çocukların tasarlama ve uygulama konularında yaratıcılıklarını geliştirmelerini sağlarken, doğal ihtiyaçları olan koşma, tırmanma, atlama, duvar üzerinde yürümenin yanı sıra su, kum ve toprakla oynama gibi ihtiyaçlarını da gideriyor ve fiziksel olarak çocuk gelişimi destekliyor.
Çocukların kendilerinin düzenlediği, organize ettiği ve şekillendirdiği bahçe tasarımlarının gerçekleştirilmesi, çocukların en yakın çevresi olan okul bahçesinde kendilerini ve doğayı tanımaları için eşsiz bir olanak sunarak tüm deneyimlerinde “yaparak öğrenme”lerini sağlayabiliyor. Bu esaslara uygun olarak düzenlenen okul bahçeleri eğitim-öğretim, zihinsel, sosyal ve fiziksel gelişim mekânları olarak kullanım fırsatı sunuyor.

“Ben Sinan Ulaş Gürle. Dokuz Eylül Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları mezunuyum. Şu anda Bodrum’daki bir otelin mutfağında çalışıyorum. Aynı zamanda gıda ve ekoloji alanında yazılar yazmak ve bu konuda kendimi geliştirmek istiyorum.“
Ulaş yazıda hangi kaynaklardan faydalandı?
Tam da Cumhuriyetin aydınlık yüzünü temsil eden Köy Enstitülerini tasfir ediyor..