
Denizlerde avlanma sezonu 1 Eylül itibariyle açıldı. Peki ama avcılık sürdürülebilir bir şekilde yapılıyor mu? Gastro Eko olarak Türkiye ve dünya genelindeki durumu, minimum balık boyları da dahil olmak üzere herkes için pratik bir rehber olacak şekilde sunuyoruz.
Türkiye’de avlanma sezonu, 15 Nisan’da sona ermek üzere 1 Eylül’de başladı; ağlar atılıyor, av devam ediyor. Denizlerimizde yaşayan canlılar, insan kaynaklı iklim değişikliği, plastik kirliliği ve son dönemde etkilerini gösteren müsilaj nedeniyle ekolojik stres yaşamaya devam ederken aşırı avlanma tehdidi de bu stresi artırıyor.
Aşırı avlanma ve sürdürülebilir balıkçılık derin bir mesele olsa da konuyu birkaç dakikanızı alacak bir yazıyla anlaşılır bir şekilde toparlamaya çalışalım. Şimdi öncelikle geçen yılın tablosuna kısaca bakalım.
TÜİK’e göre Türkiye’de geçtiğimiz yıl 785.811 tonluk su ürünleri üretimi gerçekleşmiş durumda. Bunların %37,1’ini avcılıkla elde edilen deniz balıkları, %5’ini avlanan diğer deniz ürünleri, %4,2’sini ise avcılık yoluyla elde edilen iç su ürünleri oluşturuyor. Geri kalanı ise yetiştiricilik ürünleri. Ancak bizim bu yazıdaki konumuz, avcılık üzerinden aşırı avcılık ve sürdürülebilir balıkçılık olacak.
Aşırı avlanma oranı %75
FAO’nun Akdeniz ve Karadeniz Balıkçılığının Durumu (SoMFi 2020) raporuna göre, bu bölgedeki ticari balık popülasyonlarının %75’i aşırı avlanmaya maruz kalıyor. WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu ise dünyada balık popülasyonunun son kırk yılda ortalama %50 ila %75 azaldığını gösteriyor.
FAO’ya göre küresel su ürünleri üretimi yıllık 179 milyon ton civarında (bunun 156 milyon tonu tabaklara ulaşıyor). Bununla birlikte ticari balık popülasyonlarının üçte biri aşırı avlanıyor.
Science dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, okyanusların yarısından fazlasında avcılık endüstriyel gemiler tarafından yapılıyor. 70.000’den fazla gemiden alınan geri bildirimler, endüstriyel avcılığın, okyanusların sürdürülebilirliği konusundaki soru işaretlerini beraberinde getiriyor.
Bu durum öncelikle biyoçeşitlilik, ardından gıda güvenliği açısından çok büyük sorun teşkil ediyor. Nedeni çok açık; Çevre Savunma Fonu’na (EDF) göre dünya çapında yaklaşık 3 milyar insan, protein kaynağı olarak deniz ürünlerini kullanıyor. Bu talebin sürdürülebilir olarak karşılanabilmesi, su ürünleri odağında gıda güvenliğinin sağlanabilmesi ve geçimini de deniz ürünlerinden sağlayan birey ve ailelerin geleceğinin güvence altına alınması için aşırı avlanmaya engel olunması ve denizlerdeki diğer insan etkilerinin de azaltılması gerekiyor.
Su canlılarının yalnızca %3’ü insan etkisinden uzak
Buna karşın BM Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetlerinde Hükümetlerarası Bilim Politikası Platformu’nun (IPBES) yayınladığı rapor, deniz canlılarının sadece %3’ünün insan etkisinin yarattığı stresten uzak kaldığını gösteriyor. Rapora göre habitatlar ve üreme potansiyelleri hiç olmadığı kadar tehdit altında.
Sözgelimi Akdeniz Havzası’nda yoğun aşırı avlanma nedeniyle mavi yüzgeçli orkinosun üreme potansiyelinde son kırk yılda tahmini %50 düşüş yaşandığı tahmin ediliyor. Akdeniz Deniz Koruma Alanları Yöneticileri Ağı (MedPAN) raporuna göre kılıç balığı, hamsi, sardalya, istavrit, mezgit, kefal, çipura, sinagrit ve karides başta olmak birçok tür; WWF’in Sürdürülebilir Balıkçılık İçin Ekosistem Temelli Yönetim raporuna göre ise Karadeniz’in gıda açısından önem taşıyan palamut, torik ve uskumru gibi balık popülasyonları, aşırı avlanma etkisiyle hızla düşüş gösteriyor.

(Misund, Ole & Kolding, Jeppe & Fréon, Pierre. (2002). Fish capture devices in industrial and artisanal fisheries and their influence on management. Handbook of Fish Biology and Fisheries, Vol II. 13-36.)
Aşırı avlanma nedir?
En basit anlamıyla “aynı anda çok fazla balık yakalamak” aşırı avlanma olarak tanımlanıyor; bu da popülasyonların üremelerine engel olarak toparlanamayacakları bir raddeye gelmelerine ve sonunda tükenmelerine yol açıyor. Günü kurtarmak için “avlayabildiğimiz kadar avlayalım” anlayışının bir sonucu olarak dünya genelinde sadece balık türlerinin değil, balıkçılığın da başının belada olduğunu görüyoruz.
Aşırı avlanma her açıdan tehlikeli. Çünkü ekosistemleri ve onları ayakta tutmak için gerekli olan besin zincirlerini yok ediyor, dengeyi bozuyor. Balıkçılık için kullanılan dip trolü, gırgır, dinamitli ve siyanürlü avcılık gibi endüstriyel yöntemler, bu canlıların habitatlarını yok ediyor.
Örneğin dip trolü, büyük ağırlıklara sahip büyük bir ağın deniz tabanında sürüklendiği ve yoluna çıkan her şeyi topladığı endüstriyel bir balıkçılık yöntemi olduğu için denizde kalması gereken birçok başka canlıyı da yakalıyor, bir kenara atılan ağlar (hayalet ağlar) da daha sonra deniz canlılarının zarar görmesine neden oluyor. Benzer şekilde gırgır balıkçılığı da büyük ağlarla balık sürülerini olduğu gibi tuzağa düşürüyor; genç bireyle yetişkin ayrımı yapmadığı için popülasyon dinamiğini olumsuz etkiliyor.
Aşırı avlanma, deniz ekosistemlerini ve önemli bir protein kaynağı olarak deniz ürünlerini tercih eden milyarlarca insanın gıda güvenliğini tehdit ediyor. Bunun en büyük nedeni de dünya çapındaki kötü balıkçılık yönetimi. Çünkü birçok ülkede mevcut durumu daha da kötüleştiren kurallar var veya hiç kural olmadan avcılık yapılıyor.
Ne yapmak gerekiyor?
Daha önce bahsettiğimiz WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu, aralarında orkinos, uskumru ve toriğin de bulunduğu gıda açısından büyük öneme sahip balık türlerindeki %74’lük azalmaya rağmen okyanusları tehdit eden faaliyetlerin birçoğunun önlenebilir olduğunu ve gereken çözümlerin de bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Yapılması gereken ise daha akıllı ve sürdürülebilir balıkçılık yönetimlerinin benimsenmesi; Aksi takdirde, “rastgele, ne gelirse avlayalım” anlayışı, sadece orkinos, uskumru ve torik değil, diğer birçok türün de neslini tehdit altına alıyor. Bununla beraber balıkçıların gelecekteki çıkarlarını da tehlikeye atıyor.
Kısacası balıkçılığın sürdürülebilir bir şekilde yapılması gerekiyor. Eylül, yani balık boylarına en çok dikkat edilmesi gereken dönemdeyiz. Balıkçıların sabırlı ve sorumlu davranması esas. Örneğin bu dönemde ülkemizde çok sevilen hamsi için daha vakit olduğunun bilinmesi; ilk çıkan palamut ve lüferde boylara dikkat edilmesi gerekiyor.

Boyun önemi
Bir vegan olarak kendimi bu önerilerin dışında bırakmakla beraber tüketici olarak dikkat edilmesi gereken hususları da sıralamam gerekiyor. Mesela balığın boyu, nerede avlandığı ve tazelik özelliklerini anlatabilecek, gerekli izin belgeleri bulunan, güvenilir balık satıcılarını tercih etmek gerekiyor.
En çok dikkat edilmesi gereken şey ise balığın boyu. Evet, gerekirse elinize cetvel alıp ölçmelisiniz. Çünkü balığın neslinin devam edebilmesi, yani sağlıklı bir şekilde üreyebilmesi için en az bir defa üremesi gerekiyor. Bunu bilmenin en iyi yolu da balığın minimum boyuna göre avcılık yapılması, tüketicinin de bu bilinçle hareket etmesi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını düzenleyen 4/1 ve 5/1 nolu tebliğleri, avlanabilecek minimum balık boyları boylarını belirliyor. Deniz balıkları için belirlenen, avcılıktaki minimum boyların birkaçını sıralayalım:
Barbunya: 13 cm
Çipura: 20 cm
Dil: 20 cm
Hamsi: 9 cm
Istakoz: 25 cm
İstavrit: 13 cm
Kalkan: 45 cm
Kefal: (Amuderya: 35 cm; Has ve Sarıkulak: 30 cm; Diğer kefaller: 20 cm)
Kırlangıç: 18 cm
Lagos: 50 cm
Levrek: 25 cm
Lüfer: 18 cm
Mezgit: 13 cm
Palamut: 25 cm
Pisi: 20 cm
Sardalya: 11 cm
Sinagrit: 35 cm
Tekir: 11 cm
Uskumru: 20 cm
Sazangiller
Alabalık: 25 cm
İnci kefali: 18 cm
Kerevit: 10 cm
Sazan: 40 cm
Şabut: 45 cm
Tatlısu kefali: 20 cm
Tatlısu levreği: 18 cm
Turna: 40 cm
Yayın: 90 cm
Yılan balığı: 50 cm
Belirtilen boylardan küçük balıklar, bu balıkların üremesine izin verilmediği anlamına geliyor. Bu boylardan küçük balıkları satan restoran ve balık satıcılarının, boy yasağına aykırı hareket ettiğini veya buna göz yumduğunu bilmek gerekiyor.
Bu balıkların değil tezgâhta olması, gemiye ve karaya çıkarılması bile yasak. Denk gelirseniz Alo 174’e şikâyet etmeli ve çevrenize de buralardan bir daha balık alınmaması konusunda uyarıda bulunmalısınız. Aynı şekilde avlanması yasak olan türleri de tezgâhta görürseniz şikâyette bulunabilirsiniz. O türlerin de belli başlı olanlarını sıralayalım.
Orfoz
Köpekbalıkları
Deniz alası
Gümüş sazanı
Kancalı ahtapot
Mersin balıkları
Ot sazanı
Pervane balığı
Yunus ve balinalar
Bununla birlikte avlanma yasağı olan bölgeler, kullanılması yasak olan yöntemlerle avlanma ve avlama limiti gibi konularda da bilgi sahibi olmak isterseniz kaynakçada yer alan son iki linkten ulaşabileceğiniz tebliğleri inceleyebilirsiniz.
Yazı: Batuhan Sarıcan (info@gastroeko.com)
Kaynakça:
http://www.fao.org/3/CB2427EN/CB2427EN.pdf
https://www.wwf.org.tr/?4540/tehlike-canlari-akdenizde-de-caliyor
https://ipbes.net/news/Media-Release-Global-Assessment#_Scale_of_Loss
www.sdg.iisd.org/news/iucn-warns-of-marine-fish-extinctions-in-mediterranean-sea
https://www.edf.org/oceans/overfishing-most-serious-threat-our-oceans
sciencenews.org/article/new-mapping-shows-just-how-much-fishing-impacts-world-seas
https://wwftr.awsassets.panda.org/downloads/web_surdurulebilir_balkclk_1.pdf?1961
marine-conservation.org/on-the-tide/seven-of-the-biggest-problems-facing-fish-in-our-oceans/
https://www.isyon.istanbul/tr/su-urunleri-ve-balik-bilgileri/2/hangi-ayda-hangi-baligi-yemeli.html
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Su-Urunleri-2020-37252
sur.coop/images/dosya/5-1TicariSirk%C3%BCler2020surkop2.tashih.pdf
2 thoughts on “Aşırı avlanma ve sürdürülebilir balıkçılıkla ilgili bilmeniz gerekenler”