
Her yıl “Uluslararası Köylü-Çiftçi Mücadelesi Günü” olarak andığımız 17 Nisan’ın önemi çok büyük. Kutlamaktan ziyade küresel mücadeleye güç katan “sembolik bir tarih” olarak andığımız bu özel günün kanlı bir mazisi var.
Kurucu ilkelerin deklare edildiği ilk uluslararası kongresini 1993’te Belçika, Mons’ta gerçekleştiren La Via Campesina, 16 Mayıs’taki kuruluşundan sadece birkaç ay sonra “kârdan önce insan” şiarıyla, binleri bulan emekçi ordusuyla İsviçre, Cenevre’de bir araya gelerek, emeğin ve yaşamın karşısında duran Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) karşı sesini yükseltmişti.
Toprak reformundan insan haklarına, gıda egemenliğinden biyoçeşitliliğe kadar birçok kritik konunun ele alındığı 2. kongre ise 1996’da Meksika, Tlaxcala’da gerçekleştirilmişti. Kongre sürerken Brezilya’daki Topraksız Kır İşçileri (MST) de eylem halindeydi. 10 Nisan itibariyle 1.500 civarında topraksız aile, gıda egemenliği talebiyle “Toprak Reformu” yürüyüşündeydi; Topraksızlar, tarım arazilerinin, sermaye sahibi seçkinler ile yabancı şirketler tarafından tekelleştirilmesini protesto ediyordu.
Bu yürüyüşün başlamasının üzerinden bir hafta geçmişti ki 17 Nisan’da Brezilya, Eldorado dos Carajás’ta bir trajedi yaşandı. Sermayenin piyonu olan askeri polis, pala (machete) ve otomatik silahlarla yollarını kesti ve 19 topraksız, acımasızca öldürüldü.
Ülkemizde Çiftçi-Sen’in de üyesi olduğu ve bu yıl mücadeleyle dolu 30. yılını kutlayan La Via Campesina, bu elim olay üzerine toprakları uğruna canından olan köylüleri onurlandırmak ve mücadelenin sesini yükseltmek adına 2. kongre sırasında 17 Nisan’ı “Uluslararası Köylü-Çiftçi Mücadelesi Günü” ilan etti.
17 Nisan, dünyanın dört bir yanında, demokratik olmayan, şirket güdümlü endüstriyel tarımın toprak tecavüzlerine ve tarım emekçilerine yapılan hak ihlallerine karşı köylü-çiftçi mücadelelerinin simgesi bir gün olarak kabul görmeye başladı.
Bu özel gün bize, gıda egemenliği olarak ifade edebileceğimiz haklar bütünü çevresinde verilen mücadelenin ve toprağın kıymetini hatırlattı. Halkların ekolojik olarak sağlıklı ve sürdürülebilir yöntemlerle üretilen gıdalara erişmeye haklarının olduğunu ve tarım emekçilerinin, kendi gıda ve tarım sistemlerini belirleme haklarını yüksek sesle haykırmamıza olanak tanıdı.
Bu vesileyle Gastro Eko olarak tarım emekçilerinin her alanda eşitlik, adalet ve taban demokrasisi taleplerini bir kere daha dile getiriyor, verdikleri haklı mücadelenin sesine ses oluyor, umut ve dayanışmayla dolu kolektif mücadelede her daim yanlarında yer aldığımızı söylemek istiyoruz.
Bu yazıyı yazarken hangi kaynaklardan faydalandık?
Metin Yeğin, Topraksızlar. Versus Kitap, İstanbul, 2007