
Bloomberg Intelligence’ın raporuna göre, bitki bazlı protein içeren gıdalar için küresel pazar, sürdürülebilir ürünlere yönelik artan talebin de yardımıyla 2030 yılına kadar beş kat büyüyebilir.
Endüstriyel hayvancılık, küresel ısınmanın en büyük etkenlerinden birisi. FAO’ya göre küresel hayvancılıktan kaynaklanan toplam emisyonlar, yılda 7,1 gigaton CO2 eşdeğeriyle, tüm sera gazı emisyonlarının %14,5’ini temsil ediyor.
Bu yönde bilincin artmasıyla birlikte, vejetaryen ve veganlık gibi beslenme ve hayat tarzı değişikliği kararı alanların sayısı da gün geçtikçe çoğalıyor. Bununla beraber uzmanlar, et ve süt ürünlerindeki besin değerlerinin meyve, sebze, tahıl ve bakliyatlardan alınmasının mümkün olduğunu söylüyor. Özellikle protein ihtiyacı konusunda yaşanan tereddütler ise son yıllarda Türkiye’de de örneklerine rastladığımız “vegan ‘et’ ve ‘süt’ ürünleri” sayesinde son bulacak gibi.
Bloomberg Intelligence’ın raporuna göre de bu tip bitkisel protein içeren gıdalara talep artıyor. Raporda, sürdürülebilir ürünlere yönelik bilincin yükselmesiyle beraber 2030 yılına kadar satışlarda beş kat büyüme bekleniyor. Sınırlı gıda kaynaklarına karşı savunmasız olan Asya ülkelerinin, bitki bazlı protein satışlarında önemli bir itici güç olacağı tahmin ediliyor.
2020 yılına baktığımızda bitki bazlı (vegan) süt ve et alternatiflerinin satışının 29,4 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Bu rakamın 2030 yılına kadar 162 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu da küresel protein pazarının %7,7’si demek. Bilincin artmasıyla birlikte trendin daha da yükselmesi muhtemel.
Rapora göre, yulaf sütünün popülaritesiyle birlikte vegan dondurma, vegan peynir ve vegan tereyağı gibi ikamelerin de daha çok tercih edilmesi sayesinde alternatif süt ürünlerinin satışı da 2030’a kadar iki katına çıkabilir.
Beyond Meat, Impossible Foods ve Oatly gibi şirketler, alternatif protein ürünlerini daha fazla restoran ve markete taşıdıkça bu ürünlere talep artıyor. Tyson Foods, Kellogg ve Nestle gibi eski ve büyük ölçekli gıda şirketleri de kendi (ya da satın aldıkları markaların) bitki bazlı burgerleri ve sütleriyle bu alanda rekabet ediyor. Bu firmalar, ölçeklerinin daha büyük olması sayesinde dağıtım ve pazarlama konusunda avantaja sahipler. Ancak yeni firmaların yarattığı sinerji daha yüksek ve bitki bazlı protein tercih edenlerin gözünde “daha temiz” gözükmeleri sebebiyle bir adım önde olabiliyorlar.
Et ve süt ikameleri, ikame etmeyi amaçladıkları hayvanlardan elde edilen ürünlerden daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir olmalarıyla öne çıkıyor. Tüketiciler, yedikleri gıdanın ekolojik ayak izi konusunda daha bilinçli hale geldikçe ve daha sağlıklı beslenmeyi amaçladıkça da daha popüler hale gelmeleri; böylelikle vegan ürün pazarının tahmin edilenden daha hızlı ve daha büyük oranlarda büyümesi de muhtemel.