
Deprem bilinci oluşturmak amacıyla başlattığımız söyleşi serimizin yeni konuğu, Japonya’daki Nagoya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yasuhiro Suzuki. Kendisi Japonya Aktif Fay Araştırmaları Derneği’nin yanı sıra Uluslararası Coğrafya Birliği Japonya Komitesi’nin de başkanlığını yürütüyor.
Daha önce üç farklı zamanda Türkiye’de bulunarak saha araştırmaları da yapan Suzuki’yle Türkiye’nin depremselliğinden afet bilincine, depremlerde nükleer santral tehlikesinden deprem eğitimlerine kadar birçok konu üzerine konuştuk. Japonya hakkında da önemli eleştirilerde bulunan profesöre, değerli bilgi paylaşımları ve taziye dilekleri için teşekkür ediyoruz.
Söyleşi: Batuhan Sarıcan (info@gastroeko.com)
- Sayın Suzuki, Türkiye’ye ne zaman gelmiştiniz?
- 1988, 1992 ve 2019 yıllarında Türkiye’de bulundum.

Yasuhiro Suzuki’nin kişisel fotoğraf arşivinden
- Gözlemlerinizden bahsedebilir misiniz?
- 1988 ve 1992’de Kandilli Rasathanesi ve MTA araştırmacıları ile İzmit, İznik, Sapanca ve Gerede civarında Kuzey Anadolu Fayı boyunca aktif fay araştırmaları yapmıştım. Oradaki aktif fay üzerinde tarihi tekrar eden sismik faaliyetlerin açık jeolojik ve jeomorfolojik kanıtlarını bulmuştuk. Bu, gelecekte bu bölgede büyük depremlerin meydana gelme olasılığını göstermişti. O zamanlar Türkiye’nin aktif haritasının oluşturulma çalışması henüz bitmemişti.
- Diğer fayları da düşünürsek Türkiye’nin depremselliği hakkında neler söylemek istersiniz?
- Türkiye, tıpkı Japonya gibi, Dünya’nın depreme en çok eğilimli ülkelerinden birisi. Depremsellik, özellikle levha sınırları olduğu düşünülen Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fayları boyunca yüksek. Ayrıca Ege kıyılarında ve açık denizlerde levha batmasından kaynaklanan depremler de tsunami riskini beraberinde getiriyor. (Levha batması: Kıtasal bir levhanın başka bir kıtasal levhanın altına girmesi)
- Türkiye’de fay hattının etkileme ihtimali bulunan bir yerde nükleer reaktör inşa ediliyor: Akkuyu Nükleer Santrali (Mersin). Bu konuda ne söylemek istersiniz? Fay hattının yakınına nükleer santral yapılır mı?
- Akkuyu Nükleer Reaktörü’nün tam olarak nereye inşa edildiğinin detaylarını bilmiyorum. Bölgede nispeten az sayıda deprem olmuş gibi görünüyor. Ancak yakınlarda aktif bir fay olup olmadığının tam olarak araştırılması ve tasarımın buna göre yapılması önemli. Japonya’da, varlığından haberdar olmadan aktif bir fayın çok yakınına kurulan bir nükleer reaktör örneği var. Bence bu yakınlık büyük bir problem. Çünkü aktif fayların yakınında neler olduğunu gerçekten bilmiyoruz. Bilim ve teknoloji bir yere kadar bilebiliyor.

“Afet bölgesinde sadece hasarlı binalara değil, hasarsız binalara da dikkat edilip neden yıkılmadığının irdelenmesi gerekiyor. Bu depremden ders alarak, gelecekte yeterli afet önleme kapasitesi sağlamak için hiçbir masraftan kaçınılmamalı.”
- Japonya’yı depreme hazır bir ülke olarak biliyoruz. Peki ama Fukuşima felaketi niçin yaşandı? Problem neydi?
- Japonya son 100 yıldır depremlere hazırlanmak için çaba sarf ediyor. Ancak bilimsel bilgi her zaman sınırlı. Elli yıl önce, Fukuşima Nükleer Santrali inşa edildiğinde kimse orada büyük bir tsunaminin olacağını bilmiyordu. Ancak depremden yaklaşık 10 yıl önce bu ihtimalin reddedilemeyeceği de biliniyordu. O sırada müdahale etselerdi Fukuşima kazası olmayacaktı. Bir nükleer santral inşa edilirken, karşı önlemler için yalnızca kesin olarak tahmin edilebilen olası bir felaket hedeflenir. Böyle bir yaklaşım da haliyle yetersiz kalır. Çünkü bilimin her zaman bir sınırı vardır. Nükleer santral gibi çok tehlikeli bir yapı inşa edilirken normal bir tasarım anlayışıyla ele alınması mümkün değil.
- Ülkeniz bu felaketten ne gibi dersler çıkardı? Bu depremden veya yakın tarihteki diğer büyük depremlerden sonra halkta ve devletin bakış açısında neler değişti?
- Bilim ve teknolojinin sınırlarını göz önünde bulundurmamız ve birçok kurbanın ölümünden ders çıkarmamız gerektiğini öğrendik. Ancak on yıl sonra Japon halkı ve Japon hükümeti bu dersi unutmuş olabilir. Zira pek çok sorunu çözemeyen Japon hükümeti, Meclis’te tartışma bile yapılmadan yeni bir nükleer santral inşa edeceğini açıkladı. Son depremlerden sonra daha genel bir ders olarak ise yeni binaları depreme dayanıklı hale getirdik. Ancak eski kırılgan binaların kullanımını yasaklayamadık. Bununla beraber insanların farkındalığı arttıkça eski binaları daha az kişi kiraladı ve yeniden yapılanma yavaşça ilerledi. Mesela “Tehlikeli alanların” bir listesini yapma ve insanları bu alanlarda yaşamaktan caydırma politikası yavaş da olsa başlatıldı. Ancak Kaliforniya ve Yeni Zelanda’dakiler gibi fayların yakınında arazi kullanım düzenlemeleri oluşturulmadı.
- Japonya’da binaların ne kadarının depreme dayanıklı olduğunu düşünüyorsunuz?
- Japonya’da binaların depreme dayanıklılık oranı %90 civarında. Ancak sismik performansın, fayların yakın çevresindeki, özellikle büyük depremlerin getirilerine tam olarak karşılık veremeyeceği unutulmamalı. Ulusal standart bir hedef olan sismik dayanıklılık ile şiddetli sarsıntıya maruz kalan alanlarda gerekli olan sismik dayanıklılık arasında bir ayrım yapılmalı. Japon hükümeti buna yanıt vermiyor.
- Japonya’da bir bina depremde yıkıldı diyelim. Müteahhidine ne gibi ceza veriliyor?
- İnşaatçının ihmali mahkeme tarafından tanınmadıkça ceza verilemiyor. Japonya da ekonomiye önem verdiği için sanayi dünyasını koruyan bir yapıya sahip.
- Japonya’daki erken uyarı sistemi nasıl çalışıyor?
- Yaklaşık 15 yıl önce, merkez üssünde meydana gelen bir depremin hemen ardından uzak şehirlere acil deprem uyarıları gönderen bir sistem başlatıldı. Bu, bazı durumlarda etkili olabilse de aktif fayların neden olduğu depremlerde, merkez üssünden şehre olan mesafe de çok kısa olduğu için bu sistem etkili bir şekilde çalışmıyor.

- Biraz da eğitim ve akademiden bahsedelim. Japon eğitim sisteminde depremin yeri nedir?
- İlkokul, ortaokul ve liselerde çeşitli konularda afet önleme eğitimi zorunlu hale getirildi. Özellikle 2022’den itibaren tüm lise öğrencileri coğrafya dersinde afet önlemeyi öğreniyor. Afet önlemede nasıl hareket edileceğini öğrenmek yerine, sürdürülebilir bir toplum yaratma perspektifinden öğrenmeye başlamak büyük önem taşıyor.
- Japonya’da devletin üniversitelerle ilişkisi nasıl? Bilim insanlarının sözünü dinliyorlar mı?
- Üniversite her zaman tarafsız ve adil bir duruş sergilemiş ve uluslararası barışı korumaya katkıda bulunmuş bir kurum. Bu nedenle Japonya’da üniversitelerin bağımsızlığına saygı gösteriliyor. Ancak son zamanlarda hükümet, üniversite yönetiminde daha etkili hale geldi. Mesela 2021’de Japon hükümeti, Japonya Bilim Konseyi’nin bazı üyelerini atamayı reddetti. Bu ciddi bir konu. Yavaş yavaş, ekonomiye daha fazla ve akademisyenlere daha az önem veren bir eğilim başlıyor. Hükümet, ekonomi uzmanlarının görüşlerine bilim adamlarından daha fazla saygı duyuyor.
- Nagoya Üniversitesi’nde “Yaklaşan Doğal Afetlere Hazırlık” dersiniz var. Bu derste neler anlatılıyor?
- Afet azaltma biliminin kapsamlı bir şekilde öğretildiği bu ders, temel bilimler, mühendislik, tıp, ekonomi, hukuk, sosyoloji ve coğrafya uzmanları tarafından veriliyor. Öğrencilerden afet önleme ve azaltmanın zorluklarını bilmeleri ve gelecekte ne yapmaları gerektiğini düşünmeleri isteniyor.
- Bir birey olarak bizler depreme nasıl hazırlık yapabiliriz?
- İnsanlar genelde felaketlerden etkilenmeyeceklerini düşünme eğiliminde oluyor. Çünkü insan felaketi düşünerek yaşayamaz. Ama bir felaket olursa da arkamızda büyük pişmanlıklar bırakmak istemeyiz değil mi? Bu nedenle deprem açısından çok tehlikeli bir yerde yaşamamalı ve kendi evinizi depreme karşı güçlendirmelisiniz.
- Hükümet ve devlet neler yapmalı?
- Depremle ilgili bilimsel bilgileri ve bunlarla nasıl baş edilmesi gerektiğini insanlara doğru bir şekilde anlatmalılar. İlk başta, kolay anlaşılır ve basit bir şekilde anlatılmalı. Daha sonra, bilim ve teknolojinin sınırları anlatılmalı ve halkı kapsamlı ve bağımsız düşünmeye teşvik etmeliler.

Yasuhiro Suzuki’nin kişisel fotoğraf arşivinden
- Peki Türkiye bu afetten ne gibi dersler çıkarmalı?
- Doğu Anadolu Fayı boyunca deprem olacağı tahmin ediliyordu. Sonuçta deprem, olması gereken yerde olur. Beklenen büyük depremlerden önce yapmanız gerekenleri düşünün ve gelecekte de bunu ihmal etmeyin.
- Son olarak Türkiye halkına ne söylemek istersiniz?
- Japon bir dostunuz olarak büyük deprem hasarından zarar gören Türk halkına başsağlığı diliyorum. Çok üzgünüm ve kelimeler yetersiz kalıyor. Şimdi depremzedelere nasıl yardım edileceğine odaklanma zamanı. Biraz daha zaman geçtikten sonra deprem felaketini önleme konusunu düşünmeliyiz. Sadece bina dayanıklılığına değil, dirence de vurgu yapmalıyız. Bu “direnç” sadece “depreme dayanıklılık” değil, aynı zamanda kapsamlı bir şekilde hazırlanma ve toparlanma yeteneğine karşılık geliyor. Tehlikeden mümkün olduğunca uzak durarak zarar görme olasılığını düşürmeye ne dersiniz? Yaşanacak yerlerin değiştirilmesine ek olarak, mobilyaların sabitlenmesi ve binaların depreme dayanıklılığının denetlenmesi de buna örnek olarak verilebilir. Geleneksel deprem önlemleri bilgisi de çok önemli.
Uyarı: Söyleşideki herhangi bir kısmın, başka bir mecrada yer aldığı tespit edilirse, daha önce yapıldığı gibi yasal işlem başlatılır. Sitemizin ve söyleşiyi yapan Batuhan Sarıcan’ın ismini kaynak göstererek haber yapabilirsiniz.
BU SÖYLEŞİ DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
1 thought on “Prof. Dr. Yasuhiro Suzuki ile Türkiye’nin depremselliği ve afet bilinci üzerine”