
Yeşiller Partisi, sıkça Yeşil Sol Parti’yle karıştırılsa da kökleri otuz yıldan daha öncesine giden apayrı bir oluşum, Celal Ertuğ’un izinden giden ayrı bir yeşil politika ve fikir yolu.
Partinin eş sözcüleri Özlem Teke ve Koray Doğan Urbarlı, bu seçimde Türkiye İşçi Partisi (TİP) listesinden İstanbul milletvekili adayı oldular. Gastro Eko olarak yeşil politikadan ve doğadan tarafa taraf olduğumuzu hiçbir zaman saklamadık. Bu yüzden de seçime az kala Yeşiller Partisi’nin sözüne ses olmak istedik, Urbarlı’yla bir söyleşi yaptık.
Urbarlı, niçin TİP listesinden aday oldukları, Yeşiller Partisi’nin tüzel kişilik kazanma mücadelesi ve seçim sistemi sebebiyle oy çekincesi yaşayanların kafalarındaki soru işaretlerine açıklık getirdi.
Söyleşi: Batuhan Sarıcan (info@gastroeko.com)
İsimler gelir geçer, hükümetler de bir gün elbet değişir. Fakat son on yıllardaki ekolojik tahribatın geri döndürülmesi mümkün olmayacak. Bakıldığında 1 santimetre nitelikli toprağın oluşması için bile 200-300 yıl geçmesi gerekiyor. Sizce Türkiye, yaşıyor olduğu bu ekolojik tahribatın altından nasıl kalkabilir?
Çok haklısınız. Yaşanan tahribatın geri dönüşü ne yazık ki bazı noktalarda olmayacak. Ormanlar, akarsular, göller, bozkır… Son 21 yılda elini nereye dokundurursa bozan, nereye dokundurursa yok eden bir grup insan ile karşı karşıya kaldık. Nasıl altından kalkılabilir? Sanırım yine doğaya güveneceğiz. Doğa kendisini eskiye döndürmese de yeniye adapte edecek. Pandemi zamanı birkaç hafta ortadan kaybolduk ve doğa kendisini toparlamaya çalıştı. Şimdi de zararı azaltacağız ve toparlayacak.
Bir sosyolog olarak Türkiye’de çevre meselelerinin bu kadar kulak ardı edilmesini neye bağlıyorsunuz?
Türkiye’de o kadar büyük problemler var ki, çevre meseleleri insanların gözünde ikinci sırada düşünülecek sorunlar kategorisine iniyor. Fakat bu böyle değil elbette. Bugün ne yaşıyorsak ya temelinde ya da çözümünde bir çevre meselesinin yattığını görmezden gelemeyiz. Ekonominin berbat yönetilmesi sebebiyle gıda fiyatları artmış durumda. Çözüm ne peki? İşte çözüm çevre meseleleri dediğimiz yerden geçiyor. Yaşama dair olan meselelerin kulak ardı edilmesinin çok sıkıntısını çektik. Bu köprüyü kurmalıyız.

Türkiye’deki Yeşiller Partisi’nin tarihi maalesef biraz karışık. Celal Ertuğ’un başkan olduğu ilk parti 1994’te kapatılmıştı. İkinci kuruluş döneminde ise Yeşiller Partisi, Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) ile birleşerek Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin oluşumuna yol açtı. Yeşiller’in bu oluşumdan da kopması ve üçüncü defa Yeşiller Partisi kurma nedeni neydi?
Aslında karışık değil. Düz bir hat üzerinde ilerliyor fakat kesilmeler var. 1988’den 2023’e aynı hatta ilerliyoruz. Ben ve Özlem Teke, şu anda Celal Ertuğ’un görevini yapıyoruz. Dediğiniz gibi 2012’de bir birleşme ile bu hattı başka bir şekilde ilerletmeye çalıştık ama parti içi ve dışı bazı konularda yaşanan derin fikir ayrılıkları sebebiyle biz tekrar yolumuza geri döndük. 2016’dan 2020’ye kadar bir değerlendirme ve toparlanma dönemi sonunda da partimizi kurduk.
Yeşiller olarak bu seçimde Yeşil Sol Parti’den aday olmama nedeniniz de bu mu?
Bizim ayrıldığımız Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nden bugüne YSGP’de çok şey değişti. Kurucusu olduğumuz, ismini verdiğimiz bir parti ama artık o parti değil. Bu yüzden böyle bir adaylık zaten hiç gündemimize gelmedi.

Peki niçin TİP listesinden aday oldunuz?
Türkiye İşçi Partisi, iletişim halinde olduğumuz ilk günden beri bize mümkün olan en yüksek düzeyde alan açan, en yüksek düzeyde birliktelik arayan parti oldu. Seçim öncesine ve seçim dönemine bakarsak da politika yapma, heyecan getirme, söz söyleme ve sözünü duyurmaya çalışmak açısından belki de tek parti. Yeşiller olarak bu birlikteliğin içerisinde olmak istedik. Teklif gelince de kabul ettik.
Yeşiller olarak TİP’le doğaya bakış açınız, karbonsuz ekonomi politikalarınız ve çevresel adalet konusundaki düşünceleriniz birebir örtüşüyor mu?
Bu bir iş birliği olduğu için hiçbir konuda düşüncelerimizin birebir örtüşmesini kovalamadık. Birebir örtüşmek, bir iş birliği ya da bir ittifak ile kendisini ortaya koymaz çoğu zaman. Elbette aynı sorunlara farklı çözüm önerilerimiz var. Ne zaman ki bir parti ya da bir insan ile aynı sorunlara aynı çözüm önerilerini getiririz ittifak değil birliktelik peşinde oluruz.
TİP listesinden meclise girmeyi başarmanız durumunda mecliste “Yeşiller” olarak yer alabilecek misiniz? Bunun için ne gerekiyor?
Partimizin kurulması gerekiyor. İktidar değiştiğinde bu antidemokratik ve yasadışı sürecin de değişeceğinden eminiz. Bu yüzden Türkiye tarihinin ilk Yeşil milletvekilleri olmamız için herkes bize gönül rahatlığıyla oy verebilir.
Çoğu şehirde TİP’e oy vermeyi düşünen ama sırf D’Hondt seçim sistemi yüzünden “o şehirde milletvekili çıkarmasına kesin gözüyle bakılan partilere” oy vermeyi düşünen seçmenlere neler söylemek istersiniz?
TİP 87 seçim bölgesinde seçime girmiyor. Dediğiniz kaygılardan ve ittifak hukuku gereği daha az seçim bölgesinde TİP’li adaylar pusulada olacak. Bu yüzden pusulada TİP’in olduğu her yerde seçmenler rahatça TİP’e oy verebilirler. Elbette her seçmenin stratejik düşünmek kadar doğal bir davranışı olamaz. Fakat kendi düşüncesine, kendi aklından ve kalbinden geçene oy vermek de bir stratejidir.

Şöyle bir açıklamanız var: “Yeşiller’in Adayları, 2030’a kadar mutlak %35 azaltım için çalışırlar. Çünkü Türkiye olarak sorumluluk almamız gerekiyor. 2030’a kadar Türkiye’nin mutlak %35 azaltım yapması, iklim krizi ile mücadele için şart!” Bu konuda hangi partilerin mücadelenize eşlik edeceğine inanıyorsunuz?
CHP’nin politik metinlerinde parça parça da olsa bunun izlerini görebiliyoruz. Bütüncül bir bakış açısı ile ve neden sonuç ilişkisi içerisinde bunun CHP’nin karar alıcılarına gösterilmesi gerekiyor. Doğa bize bunu zaten gösterecek ama zor yoldan değil bilim yolundan öğrenmeliyiz. Millet İttifakı’nın bu noktada ikna edilebilir olduğunu düşünüyorum.
Meclise girmeniz durumunda nükleere karşı ilk olarak neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Meclis içinde, meclis dışında… İzmir’de, Ankara’da ya da İstanbul’da… Nükleer bizim her zaman karşısında olduğumuz bir enerji üretme biçimi. Yapılan nükleer anlaşmanın iptali için çalışacağız.
Doğanın ve hayvanların haklarını tanımlama ve hukuk karşısında savunma konusunda çalışmalarınız var mı?
Türkiye’de ekolojik anayasayı gündeme getiren ilk yapıyız. Halen de bu talebimizin arkasındayız. Doğanın ve hayvanların bir hak öznesi olarak tanımlanması ve buna göre hareket edilmesi bir zorunluluktur.
Şu anki Yeşiller’in parti olarak kurulması (tüzel kişilik kazanması) 21 Eylül 2020’den beri “Anayasa’ya aykırı olarak” engelleniyor. Bu geciktirme ve engellemenin nedenlerini merak ediyorum.
Henüz Anayasa Mahkemesi’ne gitmedi. İkinci kez idare mahkemesini kazandık ve İçişleri ikinci kez bir üst mahkemeye götürdü. Engellemenin nedenini ben de çok merak ediyorum. Umarım öğrenmemize çok az kalmıştır. Fakat bu ülkede nereye baksak işler neden kötü gidiyorsa engellemenin sebebi de bu diyebiliriz.
Çoğulcu demokrasi adına Türkiye’de barajın çok yüksek olduğunu, sırf bu baraj yüzünden halkta tabanı olmasına rağmen olan birçok partinin meclis dışında kaldığını; şu an mecliste olan her partinin de bu durumdan haksız bir şekilde faydalandığını düşünüyorum. Ne dersiniz?
Sadece baraj değil. Siyasi Partiler Kanunu da en az Seçim Kanunu kadar antidemokratik ve farklı sesleri kısmaya yönelik. İki kanunun da değişmesi demokrasiye yaklaşmak için önemli olacak.
Bir gün baraj kalkar ve Yeşiller tüzel kişilik kazanırsa nasıl bir gelecek tahayyül ediyorsunuz?
Sesini tüm Türkiye’ye duyuran bir Yeşiller Partisi’nin olduğu bir Türkiye’de demokrasi, doğa, kadınlar, LGBTİ+’lar, tüm ezilen ve hor görülen kesimler büyük bir destekçi yapı bulacaklar yanlarında. Ve kaybettiğimiz mutluluğu yakalamak için çalışacağız.