
Bilim insanları, tarımsal faaliyetlerin neden olduğu karbon salımının azaltılması için yeniden ağaçlandırma ve toprağın kalitesinin artırılmasını öneriyor. Hindistan’dan güzel bir örnek geliyor.
Sanayi devrimiyle birlikte çevreye ve dolayısıyla insana yönelik olumsuz etkileri katlanarak artıran küresel ısınma, çağımızda yaşanan ve yaşanacak olan çevre felaketlerinin başlıca nedeni. Çevreciler ve bilim insanları, hükümetleri küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliğine karşı bir an önce önlem almaya çağırıyor olsa da sermaye odaklı merciler, iklim krizini kulak arkası ediyor. Durumu kulaklarına fısıldayanları ise “felaket tellalı” ilan ediyorlar.
Şimdi, gözü paranın yeşilinden başka bir şey görmeyen bir avuç açgözlünün akıl ve bilimden uzak açıklamalarını bir kenara bırakıp söz konusu olumsuz etkiler için birtakım çözümler geliştirmemiz gerekiyor. Söz konusu çözümler konusunda dünyanın dört bir yanından farklı örnekler geliyor. Evet, gezegenin ısınmasını bir anda durdurmak imkânsız ama şunu da gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz ki yavaşlatmak mümkün. Hindistan’dan güzel bir örnek geliyor.
19 yılda değişen hayatlar…
Mumbai’nin kuzeydoğusunda bulunan Jawhar’da çiftçilik yapan Ramu Gaviti’nin çorak, kuru ve seyrek olan 24,2 dekarlık tarım arazisi, Kalkınma Araştırmaları Kuruluşu (BAIF) adı verilen Hindistan merkezli bir STK ile tanışması sayesinde 19 yıl içinde bereketli topraklara dönüştü. Kötü yıllarında ürünlerinden akre (4.047 m²) başına yılda 29$ kazanan Gaviti, bugün yılda 1,200$ kazanır hale geldi. Üstelik Ramu Gaviti, kazancı bu oranlarda artan çiftçilerden yalnızca biri.
Peki, bu nasıl oldu? Cevabı, bir tarımsal ormancılık[1] yönteminde, yani doğayı doğa için kullanan ekolojik bir modelde gizli. Bu modeli The Guardian’a açıklayan[2] tarım uzmanı Sudhir Wagle, işe ilk olarak akre başına 40-60 mango ve ceviz ağacı dikilmesini önererek başladıklarını söylüyor. Ardından su kaynakları kullanımı maliyetleri dahil yıllık 130$ gibi bir gider hesapladıklarını ve bunun sonuçlarını 5 yıl içinde almaya başladıklarını belirtiyor. Söz konusu uygulama ile beşinci yılın sonunda çiftçi ailelerin akre/yıl başına 225$, 10.yılın sonunda ise akre/yıl başına 670$ tasarruf ettikleri gözlenmiş; sonuçlar çarpıcı!
Sadece ekonomik değil ekolojik başarı da…
Bölgedeki çiftçi ailelerin, BAIF isimli STK sayesinde elde ettiği bu ekonomik başarıdan daha önemli bir şey varsa o da küresel ısınma konusunda attıkları kritik adımdır diyebiliriz. Küresel ısınmanın en büyük nedenlerinden birinin karbondioksit (CO²) salımı olduğunu ve tarımsal üretimin de bu salıma katkısı düşünüldüğünde söz konusu başarıyı azımsamamak gerekiyor.
Dünya Tarımsal Ormancılık Merkezi (WAC) için çalışan Dr. Ravi Prabhu, tarımın söz konusu karbon salımın %10-12’sinden, yenilenebilir su kaynakları ile biyoçeşitlilik kaybının ise %70’inden sorumlu olduğunu söylüyor. Dünya Kaynakları Enstitüsü’nden (WRI) Dr. Nitin Pandit ise Hindistan’daki arazilerin yarısının çoraklaştığını ve bu arazilerin de %86’sının tarım arazisi olduğunu belirterek ilgili yöntemin küresel ısınmayı engelleyebileceği ve arazileri tahrip olmaktan kurtarabileceğini ifade ediyor.
Bu başarının Hindistan’da elde edilmesi, ülkenin dünyadaki tarımsal üretimde ve en çok karbon salımına neden olan ülkeler sıralamasında ilk sıralarda yer alması açısından önem taşıyor. Hindistan hükümeti de durumun farkına vararak %20’lerde olan orman arazisi oranının artırılması konusunda çalışmalar yapıyor. Bu çalışmalarla birlikte ulusal tarımsal ormancılık konusunda yasal düzenleme yapan dünyanın ilk ülkesinin de Hindistan olduğunu belirtelim.
CO² salımı açısından Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin ardından 4. sırada[3] yer alan Hindistan’da kişi başına salım 1,70 metrik ton civarında. Bu rakam 1960 yılında 0,3 dolaylarındaydı. Bu keskin artışın sebebi (şüpheye yer vermeyecek şekilde) sanayileşme ve nüfus artışıdır diyebiliriz.
Bİlime kulak verin
Az önce bahsettiğimiz akre başına dikilen 40-60 mango ve ceviz ağacı (ve genel olarak tüm ağaçlar), havadaki karbondioksiti çekme gibi büyük bir yetiye sahip ki dünyadaki hiçbir makine ya da teknolojinin yapamayacağını yapıyorlar; hem de hiçbir ücret talep etmeden. Yani doğa kendi kendini onarma konusunda usta, yeter ki insan doğaya kastedip yeşili gri beton yığınlarına çevirmesin. Bir başka deyişle, yeter ki insan ırkı, kendisine “bedava” oksijen sağlayan ağaçları kesecek kadar aptal olmasın…
Ortada bir sihir yok aslında. Olan tek şey, havadaki karbondioksiti çekmek için ağaçların kullanılması gibi ekolojik bir mantıktır. Bilim insanları, tarımsal faaliyetlerin neden olduğu karbon salımının azaltılması için yeniden ağaçlandırma ve toprağın kalitesinin artırılmasını öneriyor. Tarım yaparken doğayı korumak mümkün, yeter ki bilime kulak verin.
Kaynakça:
[1] (Ç.N) Metinde “agroforestry” olarak geçen terimi “tarımsal ormancılık” olarak kullandım.
[2] https://www.theguardian.com/global-development-professionals-network/2016/oct/29/indian-farmers-fight-against-climate-change-using-trees-as-a-weapon
[3] http://www.wri.org/sites/default/files/uploads/top_10_emitters.png