
Araştırmacılar, yaban hayatına müdahale ve hayvancılık faaliyetlerinin gelecekte ölümcül salgınlara yol açabileceğini söylüyor.
Araştırmacılar, bir sonraki pandemi tehdidini ele almak için insanlarda hastalığa neden olabilecek organizmaların, hayvanlardan insanlara geçmesine yönelik riskleri değerlendiriyor. Son çalışmalar, yabani hayvan ticareti ve çiftlik hayvanlarından insanlara virüs yayılma riskinin, bir sonraki pandemiyi önleme çabalarında dikkat edilmesi gereken temel hususlardan biri olması gerektiğini öne sürüyor.
Cambridge Üniversitesi’nden bilim insanları, Biological Reviews dergisinde yayımlanan çalışmada, hayvanlarla etkileşim şeklimizdeki sistemik değişikliklerin, salgın olasılığını önemli ölçüde azaltabileceğinin altını çiziyor.
Uzmanlar, risklerin sadece egzotik hayvanlarla sınırlı olmadığı konusunda uyarıyor. Cambridge’den yaban hayatı uzmanı ve çalışmanın baş yazarı Dr. Silviu Petrovan, “Özellikle Batı dünyasında bunun bizimle hiçbir ilgisi olmadığını, uzak diyarlardan kaynaklandığını düşünmeye yönelik doğal bir eğilim var.” diyor ve bu yaklaşımı yanlış bulduğunu belirtiyor.
Egzotik hayvanların yiyecek olarak tüketimi, bulmacanın önemli bir parçası olsa da çalışma, diğer önemli pandemik risk faktörlerine de dikkat çekiyor: “Vahşi yaşam” çiftlikleri ve ticareti; evcil hayvan olarak beslemek için egzotik hayvanların uluslararası ticareti, yabani yaşam habitatlarının bozularak insan tarafından ele geçirilmesi ve et tüketen çoğu insana masum gibi görünen, çiftliklerden kasabınıza uzanan hayvancılık faaliyetleri de önemli risk faktörleri arasında yer alıyor.

Gelecekti pandemi riskini ölçmek için yapılan ayrı bir çalışma ise özellikle virüslerin memelilerden insanlara nasıl sıçradığını inceledi. The Nature Conservancy ve Hindistan’daki Ashoka Ekoloji ve Çevre Araştırmaları Vakfı’ndan (ATREE) bilim insanları tarafından yürütülen çalışmaya göre, ortaya çıkan enfeksiyonların çoğunun memeli türlerinden kaynaklanan viral hastalıklar yaratma olasılığının daha yüksek olduğu düşünülüyor.
Analiz, 800’den fazla memeli türünde, insanlarda hastalıklara (zoonotik hastalıklara) neden olduğu bilinen 226 virüsün ilişkisini karşılaştırdı. Yaban hayatı ticaretinde kullanılan memelilerin, yaklaşık %75’inde zoonotik virüslere rastlandı. Current Biology dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, ticarete konu olmayan yabani memeliler (%63) ve diğer memeliler (%51) de risk açısından çok da geride değildi.
Önceki araştırmalar, kemirgenleri ve yarasaları hastalık bulaştırma konusunda “kilit türler” olarak tanımlarken, The Nature Conservancy’den çalışmanın baş yazarı Dr. Shivaprakash Nagaraju ve meslektaşları, primatlar ile geyik ve antilop gibi toynaklı hayvanların da insan sağlığı için büyük bir risk oluşturduğunu buldu.
Peki zoonotik risk nasıl ele alınmalı? Her iki çalışmanın araştırmacıları da potansiyel çözümlerin maliyetleri ve uygulama kolaylığı açısından geniş kapsamlı olduğunu ve coğrafya, kültür ve insanların geçim kaynakları açısından bağlamsal hale getirilmesi gerektiğini söylüyor.
Cambridge araştırmacıları, daha önce yayımlanmış araştırmalar ile uzman ve uygulayıcıların deneyimlerini kapsamlı olarak taradı ve beyin fırtınası yaparak bu riskle yüzleşmek için 161 seçenekten oluşan bir liste hazırladı: Çiftçileri, hayvanları insanlardan uzak tutmaya teşvik etmek, yaban hayvanları evcil hayvanlardan ayırmak ve mezbahalarda çalışan insanlara yeterli koruyucu ekipman (PPE) verilmesini sağlamak gibi bazı müdahaleleri nispeten basit bir çözüm olarak önerdi.
Buna karşın daha maliyetli ama gerekli çözümler arasında stok yoğunluğunu sınırlayarak çiftliklerde hayvan sağlığını iyileştirmek, biyogüvenlik ile gözetim önlemlerini geliştirmek ve hayvansal ürünlerin tüketimini azaltmak gibi seçenekler vardı.
“Gerçekten uygulanması o kadar da zor olmayan ancak bizi daha güvenli hale getirme açısından muazzam kazançlar sağlayabilecek pek çok şey var,” diyen Petrovan, “maliyetten bahsetmişken, mevcut COVID-19 krizinin maliyetine bir bakın. Maliyetten kaçınmak, insan hayatı açısından felaket oldu, aynı zamanda ekonomileri de zorladı.” diye ekledi.
Egzotik hayvan ticaretini ele almanın, sorunun sadece bir kısmını çözeceğini söyleyen Nagaraju ise “Sonuçta burada önemli olan tüketici zihniyetinin değişmesi gerektiğidir. Çünkü bu talebi yaratan tüketicilerdir. Yaşam tarzımızı değiştirmediğimiz sürece bu, sonu olmayan bir hikâye olacak.” dedi.
Kaynak