
Pek çok genç, küresel ısınmayı sınırlandırmak için “sera gazı emisyonlarını azaltmak” gerektiğinin ve bunun en etkin yolunun da “et tüketimini kesmek” olduğunun farkında. Ancak…
Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) son araştırmasına göre, ABD ve Birleşik Krallık’taki gençler, beslenme tercihlerini belirlerken “çevreye öncelik verdiklerini” söylemelerine rağmen, daha büyük yaş gruplarına göre daha fazla et satın alıp yiyor.
Enstitü’ye göre pek çok genç, insan kaynaklı iklim değişikliğinin önde gelen nedenlerinden biri olan tarımın, sera gazı emisyonlarını azaltmak için bir hedef olması gerektiğinin farkında. Britainthinks’in bir raporuna göre de çevre dostu diyetler, bunu sağlamanın önemli bir yolu. Zaten genç nesillerin daha yüksek bir yüzdesi, önceki nesillere kıyasla vejetaryen, bitki bazlı veya vegan beslenmeyi seçiyor.
Ancak WRI, genç tüketicilerin inançlarının, beslenme alışkanlıklarını tam olarak yansıtmadığını ifade ediyor. Tüketicilerin kararlarını daha iyi anlamak isteyen Enstitü, Birleşik Krallık ve ABD’de alışveriş yapanların gıda satın alma tercihlerine yönelik yirmi yıllık verileri analiz etti. Sonuca göre gençler, yaşlı nesillere kıyasla daha fazla et yiyor.
Bu analiz, 19-30 yaş arasındaki genç yetişkinlerin, 65 yaş ve üzerindeki kişilere göre daha fazla kırmızı ve işlenmiş et yediğini gösteriyor. Ve diğer yaş gruplarına kıyasla en fazla et ürününü de 18-24 yaş arasındaki gençler satın alıyor.
Enstitü’nün çevre için adil gıda üzerine çalışan grubunun lideri Edwina Hughes, “İnsanlar kendilerini her zaman daha erdemli ve daha etik olarak gösterirler. Ve niyet ile eylem arasında her zaman bir boşluk vardır,” diyor.
WRI’dan davranış bilimci Stacy Blondin ise şunları söylüyor: “İnsanların yapmasını istediğimiz seçimlerin ulaşılabilir, uygun fiyatlı, kullanışlı ve lezzetli olduğundan emin olmak ve ayrıca bitki temelli beslenme etrafında sosyal normlar oluşturmak için fazladan birer adım atmamız gerekiyor.”
WRI, tüketim tercihlerinin çevre üzerinde oynadığı önemli rolü vurgulamayı umuyor. Restoranlara yönelik hazırladıkları bir rehberde, üyelerin yemek hazırlarken kullanabilecekleri 23 dokunuşun yanı sıra 34 başka davranış değişikliği de öneriyorlar. Örnekler arasında, bir yemekte etin yerine başka bir gıda ürünü kullanılması veya bitki yönünden zengin yemeklerin özelliklerini ve faydalarını vurgulamak için menülerde daha cazip bir dil kullanılması var.
Hughes, “İnsanların seçim yapmasının kolay olması gerçekten önemli, böylece lezzet, görünüm veya deneyimden ödün vermek zorunda kalmıyorlar,” diyor ve ekliyor: “Bitki açısından zengin veya ileriye dönük bir alternatife sahip olmak önemlidir. İnsanlar vejetaryen ve vegan olmak zorunda değil ama belki kompozisyonu ve bazı yemeklerdeki et oranını değiştirmek etkili olabilir.”
Söz konusu kitapçık, WRI’nın gıda hizmetiyle bağlantılı sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik küresel girişimi olan Cool Food Pledge’in çalışmalarını tamamlayıcı nitelik taşıyor. Bu oluşuma destek veren üyeler, emisyonlarını 2030 yılına kadar %25 oranında azaltmayı taahhüt ediyor. Üyeler arasında IKEA ve Harvard Üniversitesi’ne bağlı yemek hizmeti kuruluşları da bulunuyor.
WRI, şimdiye kadar bu tip uygulamalar sayesinde, üyeleri arasında gıdayla ilgili sera gazı emisyonlarında %4,6’lık bir düşüş, et tüketiminde %10’luk bir azalma ve bitki bazlı gıdalarda %12’lik bir artış gözlemliyor.
Enstitü, gençlerin yeme alışkanlıkları konusunda farkındalık yaratarak iklim krizini çözmeye yardımcı olmak için davranışlarını değiştirebileceklerini umuyor.