
Dünya nüfusunun %55’i kentsel alanlarda yaşıyor; BM, bu oranın 2050’de %68’e çıkacağını tahmin ediyor. Dünya nüfusunun aynı dönemde 9,8 milyara, 2100’de ise 10,4 milyara ulaşacağını öngörüyor.
Nüfusun artması ve kentlere yığılması, daha çok üst ve altyapı gerektirdiği için daha çok beton ve yeşilin göz ardı edilmesi, doğanın unutulması demek. Bununla paralel olarak karşımıza “bitki körlüğü” kavramı çıkıyor. Kentsel uygarlıklar, bitki körlüğü sergiliyor; burada insanlar, hayvanlarla karşılaştırıldığında bitkilere karşı bir ilgi ve farkındalık eksikliği yaşıyor.
Exeter Üniversitesi’nden Dr. Bethan Stagg ve University College London’dan Profesör Justin Dillon’ın yaptığı derin araştırmaya göre bitki körlüğü, doğrudan doğruya doğayla temas eksikliğinden kaynaklanıyor.
Bitki körlüğüne yakalanan insanlar, sıklıkla bitkilerin hayvanlardan “daha az canlı” olduğuna inanıyor. Dolayısıyla hayvanların bitkilerden “daha canlı” olduğunu düşünüyorsanız siz de bu “hastalığa” yakalanmış olabilirsiniz!
Bitki farkındalığını olumsuz etkileyen faktörler
Plants People Planet’ta yayımlanan araştırma, yerel bitki örtüsüne ilişkin bilgi eksikliğinin, bitkilerle daha az zaman harcanmasından kaynaklandığını ve bunun da insan olmanın doğasına aykırı olduğunu ortaya koyuyor. Bunu da kentleşmeyi odağına alarak şu faktörlere bağlıyor:
- Kentsel hizmetlere artan bağımlılık ve nakit ekonomisi, bitki toplamanın faydasını azalttı.
- Okul ve iş ortamları, doğal ortamda geçirilebilecek zamanı sınırladı ya da yok etti.
- Geniş aileyle geçirilen zamanı da azalttı; bu da çocuklar ve yaşlı akrabalar arasında bitki bilgisinin sözlü aktarımını olumsuz etkiledi.
Yüksek düzeyde sanayileşmiş ülkelerde yaşayan insanların, bitkilerle ilgili deneyimlerindeki azalış nedeniyle bitkilere ilişkin dikkat eksikliği yaşadıklarını söyleyen Stagg’a göre, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki kırsal topluluklarda yaşayan insanların, doğal kaynaklara bağımlı olmaları nedeniyle bitki bilgisine sahip olma olasılıkları daha yüksek.

Tedavi: Bitki farkındalığı
Stagg ve Dillon, şehirde yaşayan insanların, biyolojik çeşitliliğin serpildiği ortamlara erişimini sağlamanın ve bitkilerin algılanan değerine ilişkin fikirlerini değiştirmenin, bu soruna çare olabileceğini savunuyor. Çünkü bireyler, bitkilerle günlük yaşamlarında doğrudan etkileşime girdiklerinde bitkiler hakkında daha fazla farkındalık kazanıyorlar.
Örneğin araştırmada ortaya çıkan bulgular, yaşlı insanların daha iyi bitki bilgisine sahip olduğunu gösteriyor. Bu da doğayla ilişkili hobilere sahip olma olasılıklarının daha yüksek olmasıyla ilişkili. Genç yaştakilerde ise tam tersi bir durum var.
Çocukların, bitkileri hayvanlardan aşağıda görmelerinin ve pek çok türü tanımlayamamalarının yaygın olduğunu gören araştırmacılara göre bu sorun, yerel ortamlardaki yenilebilir ve yararlı bitkilerin, bir bilen gözetiminde ilk elden toplanması ve gözlemlenmesiyle ele alınabilir.
Stagg, yabani bitki “avcılığının”, hem insanları çeşitli türlerle tanıştırmanın hem de onları bazı tıbbi, kültürel ve eğlence amaçlı kullanımlarla ilişkilendirmenin bir yolu olarak umut vadettiğini söylüyor.
Hangi kaynaklardan yararlandık?
un.org/development/desa/en/news/population/2018-revision-of-world-urbanization-prospects.html
un.org/en/desa/world-population-projected-reach-98-billion-2050-and-112-billion-2100
scitechdaily.com/human-plant-blindness-new-study-identifies-cause-and-cure/