
Yaşar Kemal’in eserlerinde tabiat, canlı ya da cansız tüm unsurlarıyla yer alır. Doğa beş duyumuza hitap eder, iliklerimize işler; toprağından suyuna, rüzgârından biyoçeşitliliğine kadar doğa her yönüyle ruhumuza dokunur, duygularımızı etkiler. Bu haliyle çoğumuz doğa sevgisini ve koruma refleksini ya ondan almış ya onunla perçinlemişizdir.
Yaşar Kemal’in yapıtı, edebiyatın doğayı tanımaya ve korumaya nasıl katkı sağladığını göstermesi açısından da değerlendirmeye değerdir. Konuyla ilgili eşsiz bir eserle tanıştırmak istiyoruz sizi: “Toprağı Dinle Suyu Anla: Yaşar Kemal Eserlerinde Biyoçeşitlilik”
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ali A. Dönmez’in öncülüğünde, öğrencisinden öğretim görevlisine; kalabalık bir biyolog ekibi tarafından hazırlanan “Toprağı Dinle Suyu Anla”, Yaşar Kemal’in 44 eserindeki doğayla ilgili unsurları bir araya getiriyor. Böylelikle ekip, edebiyatla bilim arasında köprü kurarak gelecek nesillere, Anadolu’nun biyoçeşitliliğinin kayıt altına alındığı ansiklopedik bir eser bırakıyor.
Sadece bitki ve hayvan isimleri değil, aynı zamanda yerel kullanımları, gökyüzü ile iklim ifadeleriyle birlikte ekolojik sorunlar ve değişimin/yok oluşun izleri de her kitap için ayrı ayrı değerlendiriliyor. Yaklaşık dört yıl süren muazzam bir emeğin sonucunda ortaya çıkan belgesel niteliğindeki eser, araştırmacıların olduğu kadar doğa meraklılarının da kitaplığında bulunması gereken ve sık sık başvurulması gereken harika bir kaynak. Söz konusu Yaşar Kemal olunca heyecanlanarak girişi biraz uzattık. Şimdi sözü Prof. Dr. Ali A. Dönmez’e bırakalım.
Söyleşi: Batuhan Sarıcan (info@gastroeko.com)
- Ali hocam, Yaşar Kemal’in eserleri Türkiye’nin doğa tarihi açısından nasıl bir önem taşıyor? Kitabın içeriğiyle de ilişkilendirerek neler söylemek istersiniz?
- Yaşar Kemal’in eserlerindeki doğayla ilgili bilgilerin önemli bir kısmı, doğrudan doğada gözlemlere dayanarak ve doğayla ilgili çeşitli kaynakları inceleyerek oluşturulmuştur. Bu nedenle Yaşar Kemal eserleri yazıldıkları dönemin tanığı niteliğindedir. Türkiye’nin florası ve faunası ile ilgili araştırma ya da biyoçeşitliliği anlamak, bu konularda eser yaratmak isteyen yazar ya da araştırıcılar, Yaşar Kemal eserlerini de inceleyip kıyaslama yaparak yeni sentezlere ulaşabilirler. “Toprağı Dinle Suyu Anla” kitabı bu amaçlara hizmet edecek, biyologlar tarafından ortaya konmuş güvenilir bir çalışmadır. Ayrıca bu çalışmada, Yaşar Kemal’in eserlerinde geçen biyoçeşitlilik ve doğayla ilgili tüm unsurlar, bilimsel temel üzerinde analiz edilip tartışması yapıldığı için daha sonra bu konularda eser verecek araştırıcılar için de hazır bir karşılaştırma materyalidir. Mevcut durum ve veriler bütün olarak değerlendirildiğinde, Yaşar Kemal eserleri Türkiye doğasının geçmişini öğrenme, güncel durumu anlama ve değişimi kavrama bakımından değerli bir kaynak serisidir diyebiliriz.

- Eserlerinde sizi bir biyolog olan en çok şaşırtan ve heyecanlandıran ne olmuştu?
- Yaşar Kemal’in doğa ve canlılarla ilgili betimleri son derece çarpıcı, eserleri okurken kendinizi o ortamda hisseder, o canlıyla karşı karşıya gelmiş, kokuyu alan, sıcağı ya da soğuğu hisseden duyguları yaşarsınız. Bununla birlikte Toros Dağları’ndaki geven (Astragalus türleri) ile çobanyastığı kardikeni ya da geven (Acantholimon türleri) bitkilerinin isimlerinin halk kültüründeki söylenişlerini gözlemlemiş ve okura aktarıyor olması oldukça ilginçti benim için. İnce Memed romanlarında Anacık Sultan’ın bitkilerle tedavi ediliyor olmasının altında yatan bilgiyi açıklayış biçimi de halk kültürünü bilimsel bir çerçeveye taşıma ve günümüz insanını da kuşatan hurafe bilgilerin temelini ortaya çıkarma bakımından son derece değerlidir. Öyle ki, günümüzde çağdaş sağlık hizmeti alamayan halkın, alternatif tıp ya da başka gizemli isimler altında yapılan bilim dışı yöntemlerle sömürülmesine, Toros Dağları’ndan yakılmış bir ışık gibidir. Eserin bir yerinde bu bilimsel gerçekliği Anacık Sultan’a “kendisinde doğaüstü bir keramet olmadığını aslında kerametin bitkilerde, doğada, canlılıkta” olduğunu söyletmesi, günümüzde çeşitli şekillerde kendini gösteren bilimsellik dışındaki her türlü yanlış yönelimleri, gerçekliğe, doğaya davet eden bir anlatımdır.
- “Toprağı Dinle Suyu Anla” çalışmasına gelecek olursak, kitabın “İşleyiş” bölümünden yola çıkarak soruyorum; Yaşar Kemal’in doğayı betimlerken ortaya koyduğu bilgi birikimi ve derinliğini, ilk olarak “İnce Memed” serisini okurken fark ettiniz sanıyorum. Bir yazarın, bir yaşam bilimci kadar tabiat bilgisine sahip olduğunu görmek size neler hissettirmişti?
- Her araştırma alanının kendine özgü derinliği vardır. Bu alanda çalışanlar da bu derinlikte ilerleyip, kişisel yetenek ve emeklerini katarak ilgili alanda özgün eserler verirler. Dolayısıyla herhangi bir alanda çalışan araştırıcıların, sanatçıların kendilerini daha donanımlı hale getirmeleri çok değerlidir. Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan itibaren kendi aydınlarımıza baktığımızda, belki de kuruluş döneminin heyecanıyla pek çok yazarın, sanatçının daha iddialı, yüksek hedefleri olan ve yaptığı işle ilgili derinlemesine bilgi sahibi olduğunu görüyoruz. Günümüzde, masabaşı, kes-yapıştır modifiye et ya da benzeri biçimlerde ifade edilen üretimler dışında, Yaşar Kemal de yaptığı işi doğada gözlemleyerek, araştırarak yapan bir yazardı. Kendisinin Abidin Dino ve dönemin pek çok değerli aydınıyla iletişim-etkileşim halinde olması, günümüzden farklı olarak kitap okumanın yüceltildiği, “emeğin en kutsal değer olduğu” anlayışının toplum nezdinde çok önemli olduğu bir dönemde yaşamış olması bir ayrıcalıktır. Ülkemiz topraklarında böylesi değerli ve üretken yazarların varlığı elbette her yurtsever gibi beni de çok mutlu etti. Türkiye biyoçeşitliliği ve doğanın korunması konusunda yarattığı bilinç ise çok daha değerlidir. Çünkü ülkemizde böylesi bilgiler genellikle batıdan gelen üst kültür kavramları olarak görülür. Oysa kendi yazarımızın, kendi doğamızı doğru bir şekilde incelemesi, halka farklı şekillerde anlatması, doğayı sevdirmesi ve korumaya yöneltmesi elbette gurur vericidir. Kendimize güven oluşması, gelişmesine hizmet eder ve toplumsal aydınlanma bakımından medeni dünya içinde bizlere de yer açar.

“Mezara, ölünün üstüne bol bol güzel kokulu, solmaz yapraklı mersin dalları atarlar. Sonra da toprak atarlar.”
-Yaşar Kemal, Bir Bulut Kaynıyor
- “Toprağı Dinle Suyu Anla” projesinin ortaya çıkmasını sağlayan ilk adım, “Bir Romanın Etnobotanik İncelemesi: İnce Memed” makalesi oldu sanıyorum. Öyle değil mi?
- Evet, “Bir Romanın Etnobotanik İncelemesi” isimli çalışma bu kitap için önemli bir başlangıç ve altyapı oluşturdu. Dahası, Yaşar Kemal eserlerindeki doğa, özellikle de bitkiler konusunda dikkat çeken bir çalışmadır. Günümüzde başka araştırıcılar da Yaşar Kemal eserlerindeki doğa ve özellikle de bitkilerle ilgili anlatımlara dikkat çeken yazılar, programlar ve sosyal medya paylaşımları yapıyorlar. “Toprağı Dinle Suyu Anla” çalışmasında bu konunun kısa bir tarihçesi verilmiştir ve oradaki kaynaklar incelendiğinde, “Bir Romanın Etnobotanik İncelemesi: İnce Memed” çalışmasının Yaşar Kemal eserlerini biyoçeşitlilik ve doğa unsurları bakımından inceleme için de öncü olduğu görülecektir. Bu bağlamda bir konuya dikkat çekmek isterim ki, Yaşar Kemal eserlerinde en az bitkiler kadar da hayvanlarla ilgili bilgi vardır. Ancak şimdiye kadar herhangi bir hayvanbilimci ya da hayvanseverin bu konulara dikkat verdiğini görmedim.
- Bu süreçte Yaşar Kemal’le de tanıştınız. Görüşmeniz nasıl geçmişti? Ona ve görüşmenize dair neler hatırlıyorsunuz?
- Yaşar Kemal basından izlediğim, konuşmalarını veya değişik faaliyetlerini takip ettiğim yazarlarımızdan birisiydi. Kendisiyle görüşmemiz evinde gerçekleşti. Dışarıdan tanıdığım Yaşar Kemal’den farklı bir insan değildi. Ev sahibi olmanın nezaketi kendisinde vardı. Eserleriyle iz bırakmış bir yazarın, kendisine bilimsel bir konuda görüş sormaya gelmiş bir akademisyende de iz bırakmak isteyen bir özeni vardı. Üzerinde konuştuğumuz bir çiçek parçasının adlandırılmasıyla ilgili önemli ve uzun bir tartışma yaşandı. Kendisi hatırlayabildiği kadarıyla anlatmaya çalışıyordu ve çizerek anlatmıştı. Yaptığı çizimin bende kalıp kalamayacağı konusunda görüşünü sordum. Sağ olsun, bende kalabileceğini söyledi ve halen Yaşar Kemal’in kendi el çizimi çiçeği arşivimdedir.

- Kendisinin “Toprağı Dinle Suyu Anla” çalışmasından isim olarak olmasa bile fikir olarak haberi var mıydı? Yoksa bu projenin fikir olarak ortaya çıkması, vefatından sonraya mı denk geliyor? Projenin fikir olarak ortaya çıkışı nasıl oldu?
- “Toprağı Dinle Suyu Anla” çalışması Yaşar Kemal’in vefatından yıllar sonra oluştu. “Bir Romanın Etnobotanik İncelemesi” çalışmasının yayın olarak çıkacağını biliyordu ama tüm kitaplarının bir bütün olarak ele alınması, o zaman ne benim ne de Yaşar Kemal’in aklında olan bir çalışmaydı. “Toprağı Dinle Suyu Anla” projesi yıllar sonra, öğrencileri uygulamanın içine çekme, Köy Enstitüsü modelinin güncel yorumu arayışım ve Yaşar Kemal Vakfı yöneticisinin, sempozyumda sunum yapmam talebi sürecinde ortaya çıktı. Ancak Yaşar Kemal’le yaptığımız görüşmede, “Kimsecik roman üçlemesini okursan orada da bitki ve doğaya ilişkin önemli bilgileri bulabilirsin,” sözü hep aklımdaydı.
- Çalışma ne kadar sürdü ve kaç kişilik bir ekibin emeği var?
- Çalışma yaklaşık dört yıl sürdü. Yaklaşık yirmi kişilik bir grupla çalışmaya başlamıştık ama zaman içerisinde grup genişledi ve sayı neredeyse otuz beşe kadar yükseldi. Zaman içerisinde bazı öğrenci arkadaşlarımızın çalışmadan ayrılması yerine yeni arkadaşların davet edilmesi, yeni gelenlerin bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi zaman içerisinde gerçekleşen uygulamalardı. Uzun bir zaman içinde çeşitli öğrencilerin katılıp ayrıldığı bu çalışmayı başarıyla tamamlayıp, on dokuz öğrenci arkadaşımla birlikte ipi göğüsleyebildik.
- Kitapta ele alınan 44 eserin, öğrencisinden akademisyenine onlarca isim tarafından incelenmesi, üslup tutarlığı açısından sorun yarattı mı? Yoksa bu çeşitlilik de tıpkı biyoçeşitliliğin kendisi gibi bir zenginliği mi beraberinde getirdi?
- Kırk dört ayrı eserin toplamda yirmi ayrı kişi tarafından okunması ve kitap bölümleri olarak hazırlanması, dışarıdan farklı üslupların bir arada durduğu bir kitap gibi görünebilir. Ancak kitabın hazırlanmasında izlenen yöntem, yazarlar arasındaki üslup, anlayış ve yaklaşım farklılığı gibi, bölümler arasında kopukluklar yaratacak durumu ortadan kaldırdı. Çünkü tüm kitapların ne şekilde inceleneceği, hangi başlıklar altında tarama yapılacağı, seçilen maddelerin Latince isimleri ve diğer anlatım biçimleri gibi her türlü ayrıntı başlangıçta planlandı. Bunlar “inceleme ve yazım kılavuzu” biçiminde öğrenci arkadaşlara dağıtıldı. Düzenli olarak yapılan çevrimiçi toplantılarda tüm çalışmalar kademe kademe incelendi, birlikte tartışıldı. Daha sonra bana metin olarak gelen her kitap bölümü üzerinde çalışılıp, düzeltmeleriyle birlikte bölüm yazarına gönderildi. Bu metinler defalarca ilgili bölüm yazarıyla aramda gitti geldi ve en makul hale gelinceye kadar her bölüm üzerinde özenle çalışıldı. Bu bağlamda, Yaşar Kemal eserleri konusunda deneyim sahibi Fahri Aral da tüm bölümleri inceleyip, kendi görüşlerini belirtti; kendisine bir kez de buradan teşekkür ederim. Üslup bakımından, sadece öğrenci arkadaşlarımın kendine özgü ifadeleri vardır ki onları da özellikle korumaya çalıştım. Böylelikle arkadaşlarımızın düşünce zenginliği, yorumlama farkı gibi kişisel birikimleri, kendi yazdıkları bölümlere kitap bütünlüğü korunarak yansıtılmış oldu.
- Kitap, araştırmacıların yanı sıra hangi okur profilini hedefliyor?
- Bu kitap doğaya ilgisi olan, okuma kültürü ile öğrenme ve merak duygusu gelişmiş herkesin zevkle okuyacağı bir çalışma. Metin içerisine üç yüzden fazla fotoğraf koyarak, konunun daha kolay anlaşılması sağlandı. Dolayısıyla sadece araştırıcıların kullanacağı akademik bir kitabın ötesinde, her kültür katmanından insanın rahatlıkla okuyacağı, yaşam deneyimiyle örtüşen bilgilerin bulunduğu sıra dışı belgesel bir araştırma oldu.



- Bu kitabın doğa tarihi ve yaşam bilimleri açısından bugünden yarına önemli bir başvuru kaynağı ve kanıtlar bütünü olduğunu söyleyebiliriz sanıyorum. Kitap vesilesiyle gün yüzüne çıkan/tanımlanan türler oldu mu?
- Hazırlanmış olan “Toprağı Dinle Suyu Anla” kitabı, Yaşar Kemal eserlerinin biyoçeşitlilik ve tüm doğal unsurlar bakımından değerlendirildiği son derece önemli bir başvuru eseri niteliğinde. Ancak bu çalışma sırasında Yaşar Kemal eserlerinden derlenmiş ya da oradan yola çıkılarak keşfedilmiş yeni bir tür söz konusu değildir. Çünkü doğada araştırma yapmak, yeni canlı türlerini keşfetmek, tümüyle Bitki Sistematiği ya da Hayvan Sistematiği çalışan araştırıcıların uzmanlık alanı. Doğadan yeni bir canlı türünü keşfetmek, kendine özgü arazi deneyimi, çalışması ile sistematik bilgisi ve araştırmayı gerektirir.
- Yaşar Kemal’in kitaplarını yazdığı sırada yaşayan (veya bir dönem yaşadığını aktardığı) ama şu anda yok olduğunu tespit ettiğiniz türler var mı? Onun gözleme dayanan yorumlarında bilimsel anlatım ve titizliğe yaklaştığını söyleyebilir miyiz?
- Yaşar Kemal eserlerinde olduğu gibi yazılı bir sanat eserinde, doğadaki herhangi bir canlı türünü işaret edecek kadar net bir bilimsel bilgi aramak hem aşırı bir beklenti hem sistematik biliminin doğasına ters olur. Bununla birlikte eserlerin yazıldığı zaman ile günümüz koşulları karşılaştırıldığında, akarsuların azalıp kirlenmesi, derelerin kuruması, geyik ve kuşlar ile pek çok bitki ve hayvan popülasyonlarının küçülmesi, ormanların tahrip edilmesi, yayılış sınırlarının daralması, sulak alanların kuruması gibi pek çok olumsuzluk tespit edildi. Bu konuda kitapta çok sayıda canlı türü ve habitatın günümüz koşulları ile karşılaştırmalı tartışması yapılmış durumda.

“Koca Ceyhan ılık akar / Efe burcu burcu kokar
Sahilde kalma yiğenim / Söbe göze mucuk sokar” -Yaşar Kemal, Ağıtlar
- Yaşar Kemal’in incelenen eserlerindeki anlatımlarla bugünün doğal yaşamını kıyaslayınca Türkiye’nin doğasında ne gibi değişimler/tahribatlar göze çarpıyor?
- Yaşar Kemal’in anlattığı dönem ile bugünkü doğayı karşılaştırınca büyük ölçüde insan tahribatıyla karşı karşıya kalıyoruz. Özellikle tarla açma, sulak alanların daralması, ortadan kalkması, akarsuların kirlenmesi, orman alanlarının daralması ya da yok olmasının yanında, denizel ortamlarda pek çok canlı türünün neredeyse yok denecek kadar azaldıklarını, kirliliğin arttığını görmekteyiz. En azından sucul ortamlardaki çeşitli hayvan türleri için karşılaştırmalı bir araştırma yapılması değerli sonuçlar ortaya koyabilir.
- Sistematik botanik ve biyoçeşitlilik üzerine de çalışan bir bilim insanı olarak Yaşar Kemal’in tabiatı anlatım üslubunu nasıl buluyorsunuz? Onun eserlerini, “doğayı sevdirme ve koruma bilinci oluşturma” bağlamında değerlendirebilir misiniz? Bu kitabın temel amaçlarından birisi de bu sanıyorum. Öyle değil mi?
- Yaşar Kemal kitapları doğayı sevdirme ve koruma bilinci oluşturma konusunda son derece önemli eserlerdir. Bu eserler yazılırken belki doğrudan bu amaca odaklanarak yazılmamıştı. Ama doğa ve canlılıkla ilgili anlatımlar öylesine değerli, ayrıntılı, güzel ve sanatsaldır ki, farkında olmadan okuru doğanın içerisine çeker. Öyle olunca insan doğayı keşfetmeye, anlamaya çabalar ve böylesi değerli bir varlığı kaybetmek istemez. Bütün olarak baktığımızda doğayı seven insan, bir yandan da koruma bilincini kazanmaya başlar. Ayrıca Yaşar Kemal’in eserlerinin bazı kısımlarında korumayla ilgili, özellikle ormanların korunması konusunda sulak alanların, temiz akarsuların korunması konusunda vurgulu ifadeleri de var. Doğayı tanımak, doğanın güzelliğini keşfetmek isteyen insanlar Yaşar Kemal eserlerinde çok değerli ve özgün bilgiler bulabilirler. Diğer yandan doğayla birlikte pek çok konuda bilgi, deneyim ve gözlem sahibi olabilirsiniz. Bu çalışma ise Yaşar Kemal eserlerini bilimsel bir düzleme taşıyıp, yaşam bilimci (biyolog) gözüyle, doğa ve biyoçeşitlilikle ilgili her türlü bilgiyi gün yüzüne çıkarıyor. Böylelikle genel okur için sanat eseri ile bilimsel bilgi arasında köprü kuruyor, bir çeşit doğayı tanıma inceleme kılavuzu oluşturuyor. Sorunuzdaki doğayı sevdirme kısmı ki işin en büyüğüdür, o Yaşar Kemal eserlerindedir. Bilgi ve koruma konusunda ise “Toprağı Dinle Suyu Anla” kitabında mümkün olan en uygun ışıklar yakılmıştır. Gerisi okurun bilincine, yaşam anlayışına ve duyarlılığına kalıyor.

- Türkiye’nin tabiatını öğrenmek isteyen gençlere önereceğiniz ilk üç Yaşar Kemal eserini sıralayabilir misiniz?
- Yaşar Kemal eserleri genellikle doğa gerçeğine dayalı olarak yazıldığı için pek çok eserinde çok değerli bilgi, gözlem ve duygulara ulaşılacaktır. Ama kitap ismi olarak vermek gerekiyorsa, Yaşar Kemal’in kendi kaleminden öz yaşam öyküsü olarak nitelediğim Kimsecik üçlemesi, İnce Memed dörtlüsü ve Deniz Küstü söylenebilir.
- Sizce Yaşar Kemal’in bu kadar derin ve sistematik doğa bilgisine sahip olmasını sağlayan neydi?
- Yaşar Kemal kırsal kesimde dünyaya gelmiş, belleğe gözlem ve bilginin en yoğun olarak işlendiği çocukluk yıllarını köyde geçirmiştir. Ayrıca gençlik yıllarının da bir kısmını yine Çukurova’da değişik işlerde çalışarak ama doğada geçirmiştir. Bu yaşam deneyiminin ilerleyen yıllarında, yazarlık sürecinde, kendini doğa, canlılık, bitki, hayvan, orman gibi konularda gözlem yapma okuma ve öğrenme süreciyle eğitmiştir. Dolayısıyla doğal ortamda yaşamışlık ve yazacağı konularda önceden araştırma yapıp kendini eğitmiş olmasını iki temel özellik olarak söyleyebiliriz.

- Yaşar Kemal’in “Yanan Ormanlarda Elli Gün” kitabını yazmak için bir süre kütüphaneye kapanıp çalılar, ağaçlar, orman ve ormancılık gibi konularda bilim insanı gibi saatlerce çalıştığını okumuştum. Siz de incelediğiniz eserlerinde bunu destekleyen durumlarla karşılaşmışsınızdır. “Yaşar Kemal, bu coğrafyanın tabiatını nasıl oluyor da bizden (veya birçok meslektaşımızdan) daha iyi biliyor?” diye şaşırdınız mı?
- Yaşar Kemal eserlerini oluştururken, yazmayı düşündüğü konuyla ilgili çeşitli yazarları ve bilimsel eserleri inceleyerek yazmaya başlamış bir yazar. Bu anlamda belli bir yöntemle çalışan ve yazan birisi. “Yanan Ormanlarda Elli Gün” kitabını yazmak için böyle bir araştırmaya girdiği, belli bir bilgi sahibi olduğu ve daha sonra orman hakkında ayrıntılı bilgiler verdiğini biliyoruz. Bilimsel anlamda araştırma yapmak, sanat eseri yaratmak veya herhangi bir alanda kalıcı eser vermek isteyen herkes, sadece doğaçlama yetenekle değil de teorik bilgiyi de hesaba katarak çalışır. Bu nedenle Yaşar Kemal de ön araştırmalar yaparak çalışan yazarlardan biridir. Doğayla ilgili böyle ayrıntılı bilgiler veriyor olması günümüz koşullarında ve Yaşar Kemal’in yaşadığı dönem için düşündüğümüzde aslında olağanüstü bir durum değil, her yazarın her düşünürün yapması gereken bir iştir. Yaşar Kemal’in doğa ve canlılıkla ilgili bilgilerini kıyaslama yerine kendi içinde değerlendirmek belki daha doğru bir yaklaşım olabilir. Ancak Yaşar Kemal eserlerinde verilen bilgileri, günümüz lisans biyoloji eğitimiyle kıyasladığımızda doğal olarak akademik bilginin gerisindedir. Fakat Yaşar Kemal’in doğayı gözleme, inceleme ve koruma deneyimi elbette çok değerli ve ileri boyutta. Bu da kendi merakı, hedefleri ve tutkularıyla ilgili. Günümüzde pek çok doğa meraklısı ya da belli konulara odaklanmış insanın, akademik yapı içerisindeki ortalama kişilerden kendini daha iyi yetiştiriyor olması çok doğaldır.


- Doğrudan yerinde gözlem yapması, yeri gelince kütüphanede saatler harcaması ve bunları gazeteci titizliğiyle kaleme alması, Yaşar Kemal’i -otodidakt da olsa- doğa tarihçisi yapar mı? Yoksa edebi sanatın işin içine girmesi, onun yapıtını farklı bir yere mi koyar?
- Yaşar Kemal’in çalışma yöntemi elbette sıradan bir gazeteci ve yazarın çalışma yöntemi değil; okuyan, araştıran, anlayan, öğrenen ve sonra yazan bir insan. Ancak Yaşar Kemal eserleri, onu doğa tarihçisi olarak niteleyebileceğimiz düzeyde ayrıntılı ve akademik bir veri barındırmaz. Bu nedenle doğa tarihçisi olarak nitelemek belki biraz iddialı kalacaktır. Bunun yanında, Yaşar Kemal’in eserlerini sadece edebiyat kitabı olarak değerlendirmek de hafif kalır.
- Bu arada ben, kitabın alt başlığı da olan “Yaşar Kemal’in Eserlerinde Biyoçeşitlilik” isminde bir lisans dersi olabileceğini düşünüyorum. Ne dersiniz?
- Üniversitelerin farklı bölümlerinde biyoçeşitlilik, doğa koruma gibi konular farklı derinliklerde öğretiliyor. Biyoloji bölümü için belki hafif kalabilir ama halkbilimi, ziraat fakültesi, eczacılık ve orman fakülteleri için Yaşar Kemal Eserlerinde Biyoçeşitlilik konulu ders açılabilir.

- Ali hocam, siz gençlere önem veren bir bilim insanısınız. Türkiye’de gençleri masa başından kaldırıp tabiatla tanıştırmak, sevdirmek ve doğayı korumalarını sağlamak için ne gibi adımlar atılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
- Gençlerle birlikte olmak, onları doğanın içerisine çekmek benim hem işim hem de çok önem verdiğim bir konu. Bu nedenle vermekte olduğum Bitki Sistematiği derslerinde, her yıl düzenli olarak öğrencileri iki günlük Ankara dışı arazi çalışmasına götürüyor, onların doğanın farklı biçimlerini gözlemelerine, incelemelerine ve mevcut canlıları tanımalarına özen gösteriyorum. Bu arazi çalışmalarını belgeleyen geniş bir fotoğraf arşivi de oluşturmuş durumdayım. Gençleri AVM’lerin oksijensiz salonlarından, masa başından, bilgisayar ekranı veya cep telefonunun karşısından alıp doğaya çekmek son derece değerli. Ancak bunun için ülkemizde yaşam biçimi ve aile içerisinde yaşam alışkanlıklarının da daha sağlıklı bir biçime dönüştürülmesi lazım. Gençlerin mutlaka doğa yürüyüşü veya çeşitli doğa sporlarıyla küçük yaşta tanışmalarına, dikkatlerinin doğaya çekilmesine, doğa ve doğa sporlarının verdiği hazzı tatmalarına fırsat sunmak lazım. Bu anlamda kendi akademik etkinlik alanım içerisinde, öğrencilerle iletişimimde sağlıklı yaşam, zararlı alışkanlıklardan uzaklaşma ve doğaya yakın olma konularına dikkatlerini çekmeye özen gösteriyorum.
- Bizi bekleyen yeni projeleriniz var mı?
- Akademik yaşam projeler ve araştırmalar üzerine kuruludur. Elbette devam eden, planladığım ve hazırlığı içerisinde olduğum projeler var. Bunlar ağırlıklı olarak akademik nitelikli projeler olsa da toplumun genelini ilgilendiren ve topluma bilgi, düşünce, yeni bakış açıları sağlayacak projeler de düşünüyorum.
Not: Fotoğraflar, Prof. Dr. Ali A. Dönmez’e aittir ve kendisinin izniyle kullanılmıştır. İzinsiz kullanılamaz.