
200’den fazla tıp dergisi, benzeri görülmemiş bir ortak açıklama yayınlayarak dünya liderlerini uyardı: “Halk sağlığı açısından geri dönüşü olmayan zararlardan kaçınmak için sera emisyonları azaltılmalı. Refah içindeki ulusların buna öncülük etmesi gerekiyor.”
The Lancet, The New England Journal of Medicine ve British Medical Journal’ın da aralarında bulunduğu dünyanın önde gelen tıp dergilerinde yayınlanan ortak başyazı, dünyanın iklim değişikliğine karşı mücadele etmek için COVID-19 pandemisinin geçmesini bekleyemeyeceğini söylüyor.
“Hiçbir sıcaklık artışı güvenli değildir,” ifadeleri yer alan yazıya göre, son 20 yılda 65 yaş üstü insanlarda sıcaklığa bağlı ölüm oranı %50’den fazla artmış durumda. Bununla paralel olarak daha yüksek sıcaklıklar her ülkede sağlık sistemlerini zaten zorluyor. Küresel ısınmayla birlikte doğal felaketlerin sıklığı ve şiddetinin artması da halk sağlığı için daha büyük tehditleri beraberinde getiriyor.
Felaket üstüne felaket yaşıyoruz; son olarak geçtiğimiz hafta Ida Kasırgası sebebiyle ABD’nin birçok eyaletinde ani sel ve diğer etkilerden dolayı düzinelerce insan öldü. Birçoğu canıyla cebelleşmeye devam ediyor. Örneğin jeneratör kaynaklı karbonmonoksit zehirlenmesi ve uzun süreli elektrik kesintisi sebebiyle diyaliz ve diğer tıbbi bakıma ihtiyacı olanların ulaşımını sağlamak başlı başına bir sorun haline geldi, sorun büyüyor.
Hatırlanacağı üzere bu yazın başlarında Kuzeybatı Pasifik’te yaşanan rekor kıran sıcak hava dalgaları, sayıları milyarı bulan canlıyla birlikte yüzlerce kişinin de ölümüne neden olmuştu. Tehlikeli hava kirliliği seviyelerini beraberinde getiren orman yangını dumanları, acil servis ziyaretlerinde de ani artışlara neden oluyor.
Kaliforniya’daki Kaiser Permanente’den göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Mickey Sachdeva, “Kötü hava kalitesi nedeniyle astımları azan küçük çocuklar, acil servis ve hastanelere daha fazla başvurmaya başladı,” diyor ve ekliyor: “Daha fazlasını da görüyoruz. Mesela sıcak bitkinliği ve sıcaklık artışına bağlı hastalıklarda artış var. İklim değişikliğiyle birlikte bu tip vakaların sayısı artmaya devam edecek.”
Nüfusun en savunmasız kesimleri olan en yaşlı ve en küçüklerin yanı sıra halihazırda ekonomik ve kronik sağlık sorunları yaşayanlar da iklim değişikliğinin yarattığı sorunlara karşı en yüksek risk altında yer alıyor. Kasırga ve yangın gibi tekrarlanan afetler, felaket yaşanan yerlerdeki bölge sakinlerini evlerinden ettikçe zihinsel sağlık sorunları da artış gösteriyor. Ayrıca bulaşıcı hastalıkların da artması bekleniyor.
Hastalık taşıyan (vektör) böceklerin yayılmasında “net değişiklik” gördüklerini ifade eden New England Journal of Medicine’nin baş editörü Dr. Eric Rubin: “Birçoğu tropik bölgelerle sınırlıydı ama Dünya ısındıkça daha kuzeye doğru göç ediyorlar. Dolayısıyla Latin Amerika’yı etkileyen birçok büyük hastalık taşıyıcı vektörler şu anda Amerika’nın kuzeyinde.”
Ortak bildiriyle yayınlanan uyarının, uluslararası iklim müzakerelerinden önce gelmesi de büyük önem taşıyor. Bilindiği üzere dünya liderleri, bu Kasım ayında İskoçya’daki COP26 konferansında sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik yeni taahhütleri görüşmek üzere toplanacak.
İklim değişikliğine karşı önlem ve eylemlerin, COVID-19 pandemisi için olanla aynı türde finansman ve odaklanma gerektirdiğini belirten Rubin, “İklim değişikliği, halk sağlığı ve yaşam biçimlerimiz için en büyük tehdit olabilir,” diyor. “Bu devasa sorunu göz ardı edemeyiz.”
Bakıldığında sıcaklıkların şimdiden 1°C’nin üzerinde arttığını görüyoruz. Ancak bilim insanları, iklim değişikliğinin en kötü etkilerini sınırlamak için ısınmanın 1,5°C’nin derecenin altında tutulması gerektiği konusunda uyarıyor. Ufak artışlar bile aşırı hava koşullarını önemli ölçüde etkiliyor.
Dünyanın dört bir yanından 200’den fazla bilim insanı, geçtiğimiz ay yayınlanan IPCC raporuyla birlikte 2°C’lik ısınmanın aşırı sıcaklık olaylarını neredeyse 14 kat daha olası hale getireceğini açıklamıştı. Dünya şu anda bu yüzyılın sonuna kadar 1,5°C’lik ısınmayı aşma yolundayken, tıp dergisi editörleri de özellikle zengin ülkeleri, emisyonlarını kesme sözü vermeye değil kesmeye çağırıyor.
Mevcut stratejilerin “yeterli olmadığı” belirtilen başyazıda, “Hükümetler, ulaşım sistemlerinin, şehirlerin, gıda üretimi ve dağıtımının, finansal yatırımlar için pazarların, sağlık sistemlerinin ve çok daha fazlasının yeniden tasarlanmasını desteklemek için müdahale etmelidir,” ifadeleri yer alıyor.
Bilim insanları, kısa vadede bir miktar ısınmanın kaçınılmaz olduğunu ancak iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için bugün harekete geçersek bir şeyleri değiştirmek için halen zaman olduğunu vurguluyor.
“Bu çağrının amacı ‘başımıza taşlar yağacak’ demek değil,” diyen Rubin: “Çok ciddi sorunlar olsa da yapabileceğimiz şeyler olduğunu ve bunları şu anda yapmamız gerektiğini söylüyoruz. Bu ortak çağrının, gezegenimizin ölüm ilanından çok bir ‘eylem çağrısı’ olmasını istiyoruz.”