
BirdLife International ve IUCN ortaklığında güncellenen “Kırmızı Liste” raporu, artan habitat kaybı, yoğun tarım ve iklim krizi nedeniyle yerli kuş türlerinin %30’unun düşüşte olduğunu ortaya koyuyor. Raporda, koruma çalışmalarının nasıl faydalı olduğuna dair de veriler var.
Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) ile BirdLife International öncülüğünde Avrupa genelinde 54 ülke ve bölgeden binlerce uzman ve gönüllünün desteğiyle Avrupa’daki kuşların tehlike kategorilerini belirleyen ve neden yok olduklarını ortaya koyan Kırmızı Liste, altı yıllık aranın ardından güncellendi. Rapor, kuş türlerinin geleceğine dair endişe verici sonuçları gözler önüne seriyor.
Kuzeyde Grönland, İzlanda ve Svalbard; güneyde Kanarya Adaları, Malta ve Kıbrıs; batıda Azorlar ile doğuda Kafkasya ve Ural Dağları arasında kalan bölgede yaşayan 544 yerli kuş türü gözlemlerine dayanan analize göre, Türkiye’yi de kapsayan Avrupa ekosistemlerinin temel taşları olan kuş türleri yok oluyor.
2015’teki son rapordan bu yana Avrupa’da üç tür (paçalı bağırtlak, üç parmaklı bıldırcın ve ak başlı kiraz kuşu) bölgesel olarak yok olmuş durumda. Ve mevcut eğilim korkutucu bir senaryoya işaret ediyor. Rapora göre ebabil, su çulluğu ve ekin kargası da Avrupa’da yok oluşa doğru giden türler arasında yer alıyor.
BirdLife Avrupa ve Orta Asya Dönemsel Koruma Başkanı Anna Staneva, “Sonuçlar endişe verici ancak şaşırmadık” diyor ve ekliyor, “Zamanımız azalıyor ve saat ilerliyor. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde şu anda görmekte olduğumuz dramatik değişiklikleri görmek istemiyoruz.”

Mevcut eğilimler, Kırmızı Liste’nin 1994, 2004 ve 2015’teki önceki üç yayınından elde edilen bulgulara dayanıyor ve daha önce belirlenen düşüşlerin hız kesmeden devam ettiğini gösteriyor. Veriler, 1980’den bu yana yapılan milyonlarca gözleme dayanıyor.
Açıklanan son rapor kapsamında her türün Kırmızı Liste kategorisi güncellenirken, nesil tükenme riskinin değerlendirildiği rapordaki veriler, ulusal ve uluslararası doğa politikaları ve yerel koruma çalışmaları için büyük önem taşıyor. Raporda dikkat çeken sonuçlar ise şu şekilde:
- Avrupa’daki kuşların %13’ü (71 kuş türü) yok olma tehlikesi yaşıyor. (Türlerdeki düşüşler %30’dan fazla olduğunda tehdit altında -Threatened: CR, EN, VU- kategorisine girerler.)
- Avrupa’daki kuşların %6’sı neredeyse tehdit altında (NT). (Türlerin neredeyse tehdit altındaki kategoriye yerleştirilebilmesi için popülasyonun üç nesil boyunca %25 oranında azalması gerekir.)
- Avrupa’daki her 3 kuştan 1’inin popülasyonu son yüzyılda ciddi ölçüde yok oldu. (Bir tür, Avrupa’da en az beş yıllık bir süre boyunca gözlemlenmemişse bölgesel olarak nesli tükenmiştir.)
- Avrupa’daki her 5 kuştan 1’i yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
- Avrupa’da en hızlı yok olan grupların başında ördekler ve kıyı kuşları (%40), deniz kuşları (%30) ve yırtıcı kuşlar (%25) geliyor.
- Tarlakuşları, örümcekkuşları ve kiraz kuşları gibi açık habitatların yaygın türleri de hızla yok oluyor; ayrıca ördek ve kıyı kuşlarının sayıları da ciddi olarak azalıyor.

Bu yok oluşların nedeni nedir?
Avrupa habitatlarında gözlenen kuş popülasyonu düşüşlerinin başlıca nedenleri, habitat kaybı, tarımın yoğunlaşması, doğal kaynakların aşırı kullanımı, çevre kirliliği, sürdürülemez ormancılık faaliyetleri ve iklim krizinin etkileri olarak sıralanıyor.
Staneva, “Bunlar, sistemik tehditler dediğimiz ‘büyük ölçekli’ tehditler. Bununla birlikte toplumumuzun işleyiş şekli ve kaynakları nasıl kullandığımızla doğrudan ilişkili. Söz konusu düşüşler, çevremizde bir şeylerin ciddi şekilde yanlış gittiğinin bir işareti. Yaşam şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor, elde ettiğimiz sonuçlardan gelen kilit mesaj bu,” diyor.
Tarlakuşları, örümcekkuşları ve kiraz kuşları gibi açık habitatların yaygın türlerinde devam eden nüfus düşüşleri ve yaşam alanlarının daralması ise genel olarak doğanın bütün bileşenlerinin yok olması ve artan tarımsal kimyasal kullanımının etkisini açıkça gösteriyor.
Bazı yırtıcı kuş türleri, yasal koruma ve hedeflenen koruma faaliyetleri nedeniyle son zamanlarda popülasyonlarını geri kazanmış olsa da besin için mera ve çalılık gibi açık habitatlara bağımlı birçok yırtıcı kuş türü sayısı halen azalıyor.
“Bir yandan kuşların yaşam döngüsü hızla yok ediliyor, bir yandan da elmabaş patka ve üveyik gibi tehlike altında olan türler ava açılıyor,” diyen Doğa Derneği Biyoçeşitlilik Araştırma Koordinatörü Şafak Arslan, “Var olan politikalar ve uygulanan eylemler, bu durumu tersine çevirmek için yeterli değil. Kuşların yaşam döngüsünün sürmesi için bir doğa hukuku ve bu hukuk çerçevesinde yeni düzenlemeler olması gerekiyor,” diye belirtiyor.
Staneva ise doğal kaynakları tüketme şeklimizi değiştirmek için günlük hayatımızda yapabileceğimiz pek çok şey olduğunu söylüyor ve ekliyor, “Bilinçli vatandaşlar olarak yapabileceğimiz en önemli şey ise politikacılarımızdan harekete geçmesini istemek.”

Raporda umut ışığı da var. Sözgelimi Balaban kuşu, Azor şakrak kuşu ve kızıl akbabaların kurtarılması, türlerin toparlanması için hedeflenen koruma eylemlerinin işe yarayabileceğini açıkça gösteriyor. DDT gibi ölümcül pestisitlerin yasaklanması ve zulme karşı yasal korumalar sayesinde kızıl çaylak gibi bazı yırtıcı kuşların bugün daha iyi durumda olduğunu görülüyor.
BirdLife Avrupa ve Orta Asya Bölge Müdürü Martin Harper, raporun daha fazla insan ve kuruluşu, Avrupa’nın kuşlarını korumak için harekete geçireceğini umuyor. Harper, Avrupa’daki hükümetlerin, doğayı korumaya yönelik yeni küresel tutkuyu, doğru politikalar ve fonlarla desteklenen yasal hedeflere dönüştürmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Raporda BM’nin “Biyoçeşitlilik Eylem 10 Yılı” kapsamında 2030’a kadar koruma alanlarını genişletme hedefinin önemine de vurgu yapılarak, biyoçeşitlilik ve iklim için fayda sağlayabilecek turbalıklar, otlaklar ve ormanlar gibi karbon açısından zengin arazilere öncelik verilmesi, doğaya zarar veren sapkın sübvansiyonları sona erdirmek ve yaban hayatı dostu çiftçiliği destekleyen bir tarım politikasına geçilmesi öneriliyor.
Haber için hangi kaynaklardan faydalandık?
dogadernegi.org/kuslarin-yok-olus-raporu-aciklandi
Not: Kapaktaki üveyik kuşu fotoğrafı Murat Demirtaş’a aittir.