
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yayınlanan yeni rapor, iklim değişikliğinin nedenleri ve etkilerine dair anlaşılır bilgiler sunarken ilk defa yerel odaklı çözümlere de yer veriyor. Eğitim, sağlık sistemleri ve sosyal adalet yatırımlarının önemine de vurgu yapılıyor.
Yazı: Batuhan Sarıcan (info@gastroeko.com)
Dünyanın dört bir yanından onlarca bilim insanıyla birlikte hazırlanan BM-Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları, insan kaynaklı iklim değişikliğinin, gezegenimiz üzerindeki etkilerini göstermek açısından en kapsamlı bilimsel uyarı metinleri olarak biliniyor.
IPCC’in 6. Değerlendirme Raporu’na 2. Çalışma Grubu’nun katkısı olan son çalışma raporu ise birkaç gün önce yayınladı. “İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık” başlıklı rapor, Dünya’nın önümüzdeki yirmi yılda 1,5°C küresel ısınmayla birlikte kaçınılmaz “komplike iklim tehlikeleriyle” karşı karşıya olduğunu doğruluyor.
Öngörülen olumsuz etkiler ve ilgili kayıp ile zararlar, küresel ısınmadaki artışla doğru orantılı olarak artıyor. 67 ülkeden 270 bilim insanının katkı sağladığı raporda değerlendirilen “127 kilit risk” için orta ve uzun vadeli etkiler, daha önce gözlemlenenden birkaç kat daha fazla olarak ifade edilirken iklim değişikliğinin büyüklüğüyle ilişkili risklerin çözümü, büyük ölçüde kısa vadeli azaltma ve uyum eylemlerine bağlanıyor.
Geçen yıl yayınlanan bir önceki katkının yeniliği, iklim krizinin nedeninin insan faaliyetleri olduğunun ilk defa bu kadar net bir şekilde ortaya koyulmasıydı. Yeni rapor ise ilk defa yerele odaklanarak etkili çözüm önerileriyle geliyor.
“İnsanlar ailelerine ve yakın çevrelerine ne olacağını merak ediyor. Cevabı bu raporda”
Rapor yayımlanmadan hemen önce basına demeç veren IPCC 2. Çalışma Grubu Eş Başkanı Debra Roberts, sıcak hava dalgaları, kuraklıklar ve yükselen deniz seviyeleri gibi benzeri görülmemiş etkiler yaşandığı göz önünde bulundurulduğunda, kalkınma tercihlerimizin toplumları daha savunmasız hale getirdiğini söylemişti.
Çoğu insanın iklim değişikliğinin günlük yaşamlarına, kendilerine ve yakınlarına etkisini bilmek istediğini söyleyen Roberts, son raporun güçlü bölgesel odak noktaları içereceğini belirtmiş, raporda “iklimdeki fiziksel değişikliklerin insanların yaşamlarını nasıl değiştirdiği hakkında” yedi bölge odaklı bölüm yer alacağını ve şehirlere güçlü bir vurgu yapılacağını dile getirmişti.
“Öyleyse neyi bekliyoruz?” sorusunun cevabını da bu raporda bulacağımızı söyleyen Roberts, “İnsanların birbirleri ve doğayla nasıl etkileşime girdiğine dair perde, bu raporla birlikte kalkıyor.” diye belirtmişti. Bu soruların hepsine anlaşılır cevaplar veren 2022 raporu, daha sıcak bir gezegenin, Dünya’daki tüm canlıları nasıl etkilediğinin bugüne kadarki en net göstergeleri sağlıyor. İşte rapordan öğrendiklerimiz:
- Küresel risklerin yanı sıra bölgesel riskler ve fırsatlar var
Yeni rapor, ilk defa iklim krizi için olası çözümleri vurgulamasıyla öne çıkarken sosyo-politik koşullar göz önüne alındığında hangilerinin en uygulanabilir olduğunu değerlendiriyor ve şehirlere de vurgu yapıyor. Zira 2014’teki son IPCC Değerlendirme Raporu’ndan bu yana şehirler için iklim riskleri önemli ölçüde arttı. Tek bir reçetenin her hastaya iyi gelmemesi gibi bu noktada da yerel odaklı çözümler, yerelden küresele bütüncül çözüm açısından büyük önem taşıyor.
Debra Roberts, durumu şöyle özetliyor: “Artan kentleşme ve iklim değişikliği, özellikle halihazırda kötü planlanmış kentsel büyüme, yüksek düzeyde yoksulluk ve işsizlik ile temel hizmet eksikliği yaşayan şehirler için karmaşık riskler yaratıyor.”
IPCC raporunu kaleme alan bilim insanları eşitsizlik, çatışma, yoksulluk, zayıf yönetişim ve temel hizmetlere sınırlı erişimin, krizlere karşı duyarlılığı artırması ve toplulukların iklim değişikliklerine uyum sağlama yetisini sınırladığını ifade ederken iklim değişikliğinin, doğal kaynakların sürdürülemez kullanımı ve artan kentleşme gibi küresel eğilimlerle etkileşime girdiğine özellikle dikkat çekiliyor.
Bununla birlikte büyük şehirler, iklim değişikliğinin etkileri için sıcak noktalar olsa da küresel ısınmanın en kötü etkilerinden kaçınmak için gerçek bir fırsat da sunuyor. Şehirler büyümeye devam ettikçe yenilenebilir enerji sayesinde daha temiz enerjiyle ulaşım ve bina ısıtması, milyonlarca insan için yıkıcı iklim etkilerini sınırlayabilir.
Roberts ayrıca, “Dünya şehirlerini seferberlik için kilit noktalar olarak çok net bir şekilde işaret ediyoruz,” diyor ve ekliyor: “En savunmasız insanlardan bazıları kıyı kentlerinde bulunuyor. Bu yüzden kıyılardaki kentsel gelişimi düzenleyerek seçeneklerinizi değiştirebilirsiniz.”

– IPCC 2. Çalışma Grubu Eş Başkanı Debra Roberts
- Durum düşündüğümüzden çok daha kötü
Buzulların benzeri görülmemiş hızda erimesinden mercan resiflerinin yok edilmesine kadar iklimle ilgili etkiler, konuyla ilgili modellemelerin “en kötü senaryolarına” işaret ediyor. Sorun, daha önce IPCC tarafından değerlendirilenin çok daha ötesinde.
Yeni raporun netleştirdiği üzere dünya nüfusunun yaklaşık %40’ı, iklim değişikliğinin etkilerine karşı “yüksek derecede savunmasız” durumda. Buradaki asıl yük, soruna neden olanlardan ziyade bu konuda en az etkisi olanlara bindiriliyor.
Büyük ölçekli adaptasyon çözümleri için çalışan ve hükümetler ile özel sektöre yardımcı olan Küresel Uyum Merkezi CEO’su Patrick Verkooijen, BBC News’e verdiği demeçte şunları söylüyor: “Afrika için mısır yetiştirme alanlarının yaklaşık %30’u üretim dışı kalacak, fasulye içinse bu oran %50. Yani dünyanın belli bölgeleri daha fazla etkileniyor; özellikle Afrika yaşanmaz hale gelecek.”
- Eşiğin aşılması için sadece birkaç yıl kaldı
Küresel ısınmada kritik seviyelerin aşılmasının, “bazıları geri dönüşü olmayan etkileri daha da ağırlaştıracağı” vurgusu yapılan rapor, aynı zamanda gezegenimizin özellikle bazı bölgelerinin iklim değişikliğine uyum sağlama yeteneklerinin sınırlarına yaklaştığı konusunda uyarıyor.
Rapor, bugünkü ve gelecekteki etkilerin kasvetli bir değerlendirmesi olsa da yazarlar, zamanında harekete geçersek en kötü etkilerin önlenebileceğine ikna olmuş durumda. IPCC’in yeni raporundaki son cümle, bu eylem fırsatı için 2020’lerin sonunu işaret ediyor:
“Küresel eylemde daha fazla bir gecikme, yaşanabilir bir geleceği güvence altına almak için kapanmakta olan bir aralığın tamamen kapanmasına neden olacak.”
Dünya, emisyonları büyük ölçüde azaltabilir ve adaptasyon harcamalarını önemli ölçüde artırabilirse bu, büyük bir felaketi önleyebilir. Bu sadece yeşil enerji ve elektrikli arabalara harcama yapmakla ilgili değil. Yazarlar, eğitime, sağlık sistemlerine ve sosyal adalete yatırım yapmanın, insanların yükselen küresel sıcaklıkların etkileriyle başa çıkmasına yardımcı olabileceğini söylüyor.
Dünya’nın %30-50’sinin koruma altına alınması çağrısında bulunan IPCC raporu yazarları, doğaya yatırımın aynı zamanda en kötüsüne karşı bir siper olacağını savunuyor. BM Çevre Programı Başkanı Inger Anderson: “Doğa bizim kurtarıcımız olabilir ama önce onu kurtarmamız lazım.”

- Zengin ülkeler sorumluluktan kaçıyor
Gelişmekte olan ülkeler, daha zengin ulusların yaşanacak kayıp ve hasarı ciddiye almalarını sağlamaya çalışıyor. Buna karşın daha zengin ülkeler, mahkemelere gitmekten ve katkıda bulundukları mevcut ve gelecekteki kayıp ile zararların bedelini süresiz olarak ödemek zorunda kalmaktan korkuyor.
Bu açıdan karbon emisyonlarının uzun vadeli tarihsel sorumluluğu tartışmalı bir mesele haline gelmiş durumda. Glasgow’daki COP26’da ABD ve AB, kayıp ve hasar için özel bir finansman tesisini engellediği için konuyla ilgili siyasi ilerleme de durmuş vaziyette.
Son raporuyla birlikte IPCC, iklim değişikliğinin gözlemlenen etkilerinin, “yaygın olumsuz etkileri ve buna bağlı olarak doğaya ve insanlara yönelik kayıp ve zararları” içerdiğini açıkça belirtiyor.
Söz konusu durum, bu yıl Mısır’da yapılacak COP27 başlayana kadar BM müzakerelerinden sorumlu olan Birleşik Krallık COP Başkanı Alok Sharma tarafından da kabul ediliyor.
“Bugünün raporu, iklim değişikliğine karşı eylemlerin aciliyetinin altını çiziyor ve özellikle dünyanın iklim açısından en savunmasız topluluklarında yeni bir kayıp ve hasarlar silsilesi yaşanacağı gerçeğini ele alıyor,” diyen Sharma önümüzdeki on yılın çok önemli olduğunu vurguluyor.
- Tahrip edici insan faaliyetlerini azaltmadığınız sürece teknoloji işe yaramaz
Geçtiğimiz yıl Glasgow’da düzenlenen İklim Zirvesi’nde karbonsuzlaşmadan ziyade metanı azaltma ve ormansızlaşmayla mücadele öne çıkmıştı. Son dönemde karbon yakalama teknolojileri de “KURTARICI” olarak lanse edilmeye devam ediyor. Raporda görüleceği üzere insan kaynaklı iklim değişikliğine karşı sadece bunlarla mücadele edemeyiz!
Hatta bulgular tersine işaret ediyor. IPCC’e göre, küresel ısınmayı sınırlamak ve CO2’yi azaltmak için tasarlanmış bazı teknolojilerin kullanılması, sorunları iyileştirmek yerine daha da kötüleştirebilir. Sıkça gündeme geldiği üzere havadan CO2 emen makinelerin daha fazla sera gazı salınımını tetikleyebileceğine dair endişeler var.
IPCC’de gözlemci olan Heinrich Böll Vakfı’ndan Linda Schneider, “CO2’yi atmosferden uzaklaştırırsanız, karbon döngüsündeki diğer içeriklerden bir geri tepme etkisi elde edersiniz,” diyor ve ekliyor: “Böyle bir durumda okyanuslarda gaz çıkışı etkisi olur. Böylece atmosferden çıkardığınız CO2’nin bir kısmı atmosfere geri döner.”
Bu yazıyı hazırlarken hangi kaynaklardan faydalandık?
report.ipcc.ch/ar6wg2/pdf/IPCC_AR6_WGII_FinalDraft_TechnicalSummary.pdf
bbc.com/news/science-environment-60541816
scientificamerican.com/article/earth-could-surpass-ability-of-ecosystems-to-recover-from-warming/
nationalobserver.com/2022/02/14/news/un-bleak-climate-change-science-report