
Nature’a bağlı Scientific Reports’ta yayımlanan bir araştırma, tüketim alışkanlıklarımızın, türleri nasıl yok oluşa sürüklediğini ülkelere göre ortaya koyuyor.
188 ülkeyi mercek altına alan ve Nature Scientific Reports’ta yayımlanan bir çalışma, ticaret ve tedarik ağlarına dayalı tüketim alışkanlıklarının, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde yer alan 5.000’den fazla riskli türü nasıl tehlikeye attığını inceledi.
Sydney Üniversitesi’nden Amanda Irwin ve meslektaşları, yok olma riskiyle bağdaşan ayak izi ölçümlerini yaparak 76 ülkenin, bu düşüşlerde doğrudan payının olduğunu, yani yurtdışındaki türlerin azalmasına katkıda bulunan ürünlere yönelik talebi artırdıklarını ortaya çıkardı.
Listedeki sıralamasıyla ABD, Japonya, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık gibi yoğun ithalatçı ülkelerin Madagaskar, Tanzanya ve Sri Lanka gibi yoğun ihracatçı ülkelerden talepleri, türleri doğrudan yok oluşa sürüklüyordu. Bununla birlikte Kolombiya, Brezilya ve Çin’deki yerel tüketimler ise ülke içindeki yok oluş riskiyle ilişkiliydi.
Şimdi çalışmadaki birkaç neden sonuç ilişkisini inceleyelim.
Tüketim alışkanlıklarımız türleri yok oluşa sürüklüyor
Kamerun ve komşusu olan ülkelerin sık ormanlarıyla özdeşleşen ama soyu tükenme tehdidi had safhada olan Batı ova gorilinin nüfusu, 2005 ile 2013 arasında yaklaşık %20 azaldı. Birey sayısı bugün yaklaşık 360.000. Bu sayının önümüzdeki 65 yılda %80 daha düşmesi bekleniyor. Peki ama neden?
Bu düşüşlerin en büyük nedeni, bu canlıları yaşadığı habitatlardaki ahşap ve demir gibi hammaddelere olan talep. Çin’de işlenen ve daha sonra Avrupa ve Kuzey Amerika gibi zengin bölgelerde satılan döşeme ve mobilya gibi nihai mallara olan talebin artışı bununla direkt olarak bağlantılı. Burada tek suçlu Çin de değil. Söz konusu ürünleri talep eden zengin ülkeler de eşit oranda sorumlu.

Tehlike altında olan bir diğer tür ise Madagaskar’da bulunan dev zıplayan sıçan. Avrupa’nın gıda talebini karşılayan endüstriyel tarımın neden olduğu habitat kaybı, bu türün yok olma riskine %11 katkıda bulunuyor.
ABD’deki tütün, kahve ve çay tüketimi de tarımla ilgili ormansızlaşmadan mustarip bir amfibi türü olan Honduras’taki Nombre de Dios nehir kenarı kurbağası için yok olma riskinin %3’ünü oluşturuyor.
Bahsi geçen goril, sıçan ve kurbağa, kâr hırsıyla kaybetmeyi göze aldığımız binlerce türden yalnızca üçü. Bu örneklerde olduğu gibi uluslararası ticaret, türlere yönelik yok olma tehdidinin % 30’unu tek başına tetikliyor.
Türleri korumak için bu çalışma örnek alınabilir
Çalışmanın başyazarı Irwin, tüketim akışkanlıklarımızın, türlerin neslini tükettiğine veya riske attığına işaret ederken diğer yazarlar da bu bulguların tüketicileri, şirketleri ve hükümetleri, türlerin sağlığını dikkate alan kararlar almaya itebileceğini söylüyor.
Örneğin bir yemek masası satın alan birisi, o ürünün yapıldığı ahşabın belirli bir türün yaşam alanını tahrip edip etmediğini gösteren etiketler arayabilir. Bir kahve veya çay şirketinin, tedarik zincirini seçerken amfibilerin bağımlı olduğu veya tarım için ormansızlaştırılan alanlarda yetiştirilen ürünlerden uzak durmasını sağlayabilir.
Bununla birlikte hükümetler, ekonomik planlamalarını yaparken belirli endüstrilerin, IUCN Kırmızı Liste türleri üzerindeki etkilerini hesaplayabilir ve biyoçeşitlilik açısından sıcak noktalarının korunmasını sağlamak için uluslararası ticaret anlaşmalarında müzakere yürütebilir.
Bu haberi yazarken hangi kaynaklardan faydalandık?