
Meyve ve sebzelerin uzun mesafelere taşınması, küresel karbon emisyonunu artırıyor. Özellikle de soğutmalı (frigorifik) araçlarda yapılan taşımaların karbon ayak izi çok yüksek.
Gıda sisteminin, tarladan çatala atmosfere büyük miktarda sera gazı eklediğini ve bunun da iklim değişikliğinde büyük bir payı olduğunu biliyoruz. Örneğin Birleşmiş Milletler, gıdanın yetiştirilmesi, işlenmesi ve paketlenmesinin tüm sera gazı emisyonlarının üçte birini oluşturduğunu tahmin ediyor.
Sidney Üniversitesi’nden sürdürebilirlik araştırmacısı Mengyu Li ve arkadaşları, diğer süreçlerden ziyade “gıda taşımacılığının iklimi nasıl etkilediğini” merak ederek bir araştırma yaptı. 74 ülke ve bölgeden veri toplayan ekip, gıdanın nereden gelip nereye gittiğini kapsamlı bir şekilde inceledi.
Nature’da yayımlanan araştırmaya göre, gıda ürünlerinin taşınması, gıda sistemindeki tüm karbon emisyonlarının yaklaşık beşte birini oluşturuyordu. Bu miktar, gıda taşımacılığının neden olduğu küresel karbon ayak izinin önceden düşünülenden çok daha büyük olduğunu gösteriyor.
Soğutmalı araçlarla uzun mesafeler kat etmek en büyük zararı veriyor
Bulgular, zengin ülkelerin, küresel nüfusun yaklaşık %12’sini oluşturmalarına rağmen, uluslararası gıda taşımacılığı emisyonlarının yaklaşık yarısından sorumlu olduğunu da ortaya koyuyor. Küresel nüfusun aşağı yukarı yarısının yaşadığı düşük gelirli ülkelerin, uluslararası gıda taşımacılığından kaynaklanan emisyonlardaki payı ise sadece %20!
Araştırmacılara göre bu fark kısmen, zengin ülkelerin dünyanın dört bir yanından gıda ithalatı yapmasının daha fazla olmasından kaynaklanıyor. Bunun yanında söz konusu ülkeler, meyve ve sebzeleri taşırken taze kalmaları için aşırı derecede karbon yoğun olan soğutma tekniklerini kullanıyor. Bu da gezegene en fazla zarar veren taşımacılık yöntemlerinden biri.
Yale Üniversitesi’nden sürdürülebilirlik araştırmacısı Nina Domingo ise bu sonuçların insanların beslenmesindeki bitki miktarını sınırlandırmaması gerektiğini söylüyor. Araştırmacılar, kırmızı et tüketimini azaltmanın ve “ithal değil yerel olarak üretilen” meyve ve sebzeleri yemenin, gıda sisteminin iklim üzerindeki etkilerini azaltmalarına yardımcı olabileceği konusunda uzlaşıyor.