
Bugün 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü… Bir gün değil her gün hatırlamamız gereken sulak alanların sağlığı, her gün daha da kötüye gidiyor. Ülkemiz sınırları içindeki sulak alanlar, ranta peşkeş çekiliyor veya âtıl politikaların neden olduğu atalete kurban gidiyor.
Sulak alanların korunması için yıllardır çabalayan Doğa Derneği, geçtiğimiz yılı, pek çok sulak alanda yaşanan ekolojik kıyımlarla hatırlayarak “sulak alanlar için kötü bir yıl” olarak tanımlıyor.
14’ü RAMSAR Alanı, 59’u Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ve 20’si Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan statüsüyle koruma altına alınan ekolojik ve uluslararası öneme sahip sulak alanlar bile tam olarak korunmuyor. Bununla birlikte koruma statüsü olmayan diğer önemli sulak alanlar, yanlış su ve tarım politikalarıyla yok ediliyor.

Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği sulak alanların korunmasıyla mümkün
Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, sulak alanların var olması ve su döngüsünün korunmasının, Türkiye’nin iklim krizi sürecinde -hem ekolojik hem de ekonomik olarak- tarımsal üretimini sürdürmesinin temel şartı olarak gördüklerini söylüyor. Sulak alanların yaşam hakkını savunduklarını bir kere daha gündeme getiriyor.
Şöyle bir dönüp baktığımızda eski politikalar sonucunda kurutulan veya kurumasına göz yumulan sulak arazileri görünce içimiz acıyor. Söz konusu politikalar yüzünden hem yerüstü hem de yer altı su kaynakları ve dolayısıyla ekosistemin eşsiz parçaları olan canlılar da bundan zarar görüyor.
Yapılan açıklamada, tarımsal su kullanımında sınırsız ve yanlış uygulamaların, “kalkınma ve temiz enerji” söylemiyle yapıldığından dem vuruluyor. Su kaynaklarının barajlara hapsedilmesi ve havzalar arası su transferi gibi yanlış uygulamaların, sulak alanları geri dönüşü olmayan zararlara ittiği ifade ediliyor.

2021’de sucul alanlarda neler oldu?
Birkaç örneği sayelerinde hatırlıyoruz: Geçtiğimiz yaz aylarında Tuz Gölü’ne akması gereken kanalların engellenmesinden dolayı gölün tamamen kuruması sonucunda binlerce flamingo yavrusu susuz ve besinsiz kalarak ölmüştü.
Flamingolarla ilgili bir diğer yaşam hakkı ihlali ise flamingoların dünya nüfusunun % 10’una ev sahipliği yapan Gediz Deltası’nda yaşanmıştı ve bu sorun devam ediyor. Çünkü bölgedeki su kaynakları kirli akıyor ve bunun nedeni de deltanın tatlı su ekosistemlerine temiz su verilmemesi.
Daha önce Gastro Eko’da da haberini paylaştığımız üzere Marmara Gölü’ne ulaşması gereken su kaynakları, DSİ tarafından inşa edilen Gördes Barajı’nda tutulmuş ve gölü besleyen kanallardan su verilmesi durdurulmuş; Marmara Gölü de tamamen kurumuştu. Bu gölde, kış aylarında yaklaşık 65.000 su kuşu görülebiliyor. Problemin boyutunu siz düşünün.
Ekolojik kıyımlardan bir diğeri ise Balıkesir’deki Akçay Sulak Alanı’nda yaşanmıştı. Büyük ekolojik öneme sahip alan, bir yılı aşkın süre hafriyat alanı olarak kullanılmış ve pek çok dava açılmıştı. Yasadışı projelerle mücadele devam ediyor.
Gastro Eko olarak biz de sulak alanların ve içindeki canlıların yaşam hakkını savunuyor, Doğa Derneği’nin sesine ses oluyoruz!
Not: Fotoğraflar Doğa Derneği tarafından paylaşılmıştır.