
Geçtiğimiz yıl 931 milyon ton gıda çöpe gitti. Hepimizin bunda payı var. Bunu görmek için gün sonunda kendi çöpümüze bakmamız yeterli. Ancak ziyan, aynı zamanda restoran ve marketlerde de devam ediyor. Gıda ziyanı uzmanları, kamu ve özel sektör için belli başlı politika çözümleri üzerine çalışıyor. Restoran ve marketlerin “zorunlu gıda bağışı” yapması çözüm yollarından biri.
Artan gıda ziyanı, gıdanın geleceği ve gezegenimiz için gitgide daha büyük bir sorun haline geliyor. Gastro Eko olarak tüketim odaklı gıda sisteminin en büyük göstergelerinden olan gıda ziyanında son durumu ve çözüm önerisi olarak sunulan gıda bağışı politikası önerilerini okurlarımızla paylaşmak istedik.
Önce duruma bakalım: BM Çevre Programı (UNEP) ve WRAP tarafından hazırlanan son rapor (Gıda Ziyanı Endeksi Raporu 2021), insan tüketimi için üretilen tüm gıdaların %17’sinin doğrudan çöpe gittiğini gösteriyor. Bunun miktar olarak karşılığı 931 milyon ton!
Bu miktarın 569 milyon tonunu hanehalkı, yani evimizde çöpe attığımız gıdalar; 244 milyon tonunu yiyecek servisleri (HoReKa) ve 118 milyon tonunu ise perakende sektörünün atıkları oluşturuyor. Birey odağında bakarsak da ortalama bir kişinin, yılda 74 kg gıda atığı ürettiğini görüyoruz. Bu rakam, gelir grupları arasında büyük ölçüde benzerlik gösteriyor. Sorunun üstesinden gelmek için yaygın bir iyileştirmenin gerekliliği ortada.
Endekse göre, söz konusu kayıp ve ziyan edilen gıda miktarı, iklim krizini tetikleyen küresel sera gazı emisyonu artışlarında da büyük bir rol oynuyor. Öyle ki gıda ziyanı bir ülke olsaydı, gezegendeki en büyük üçüncü sera gazı emisyon kaynağı ülke olacaktı.
Hangi ülke ne kadar savurgan?
Toplam gıda ziyanında en yüksek rakamlar ise nüfusu bir milyardan fazla olan iki ülkede kaydediliyor. Çin, yılda yaklaşık 91,6 milyon ton gıdayı ziyan ederken Hindistan, 68,8 milyon ton gıdayı çöpe atıyor. Ardından 20,9 milyon toplam atıkla Endonezya ve 19,4 milyon ton gıda atığıyla ABD geliyor. Kişi başına gıda ziyanı söz konusu olduğunda ise işin rengi değişiyor. Sözgelimi, Hindistan’da ortalama bir kişi, yılda 50 kg gıdayı çöpe atarken bu rakam ABD’de 59’a çıkıyor.
Toplam gıda ziyanı miktarı nispeten düşük olup kişi başına gıda ziyanı yüksek olan ülkeler ise şaşırtıyor: Mesela Avustralya yılda 2,6 milyon tonla diğer birçok ülkeye kıyasla düşük bir toplam gıda ziyanı miktarına sahip gibi görünse de ortalama bir Avustralyalı, yılda 102 kg gıdayı çöpe döküyor.
Türkiye’de de durum iç açıcı değil. Ülkemizde ortalama bir vatandaş, yılda 93 kg gıdayı çöpe atıyor. Türkiye’de yıllık toplam hanehalkı gıda ziyanı miktarı ise 7,76 milyon ton. Yunanistan’da toplam hanehalkı gıda ziyanı miktarı 1,4 milyon tonla -Türkiye’ye göre- düşükken kişi başına ziyanda yılda 142 kg gibi korkunç bir rakam hemen göze çarpıyor.

Önlemek için ne tarz politikalar öneriliyor?
Gıda ziyanına engel olmak için kamu ve özel sektöre tavsiyelerde bulunmak adına bir panelde bir araya gelen The Global FoodBanking Network (GFN), WRAP ve Harvard Hukuk Fakültesi Gıda Hukuku ve Politikası Bölümü’nden uzmanlar, gıda ziyanına dur diyecek önerilerin, aynı zamanda açlığı azaltmaya da yardımcı olabilecek temel çözümler olmasına vurgu yapıyor.
GFN CEO’su Lisa Moon, 2020’de bir önceki yıla kıyasla yaklaşık 118 milyon daha fazla insanın kronik açlıkla karşı karşıya kaldığının altını çiziyor. Moon ayrıca dünya çapında neredeyse her üç kişiden birine karşılık gelen yaklaşık 2,37 milyar insanın gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Küresel gıda güvenliği sorunlarının üzerine COVID-19 salgınını da ekleyince bir yılda yaklaşık 320 milyon kişinin daha gıdaya erişimde sıkıntı yaşayacağını tahmin ettiklerinin altını çiziyor. Bu artış, kabaca son beş yılın toplam artışına eşit.
Çözüm gıda bağışı olabilir mi?
Harvard Hukuk Fakültesi’nden Gıda Hukuku Uzmanı Emily M. Broad Leib de bu krizi kontrol altına alabilmek için “gıda bağışlamanın hukuksal açıdan kolaylaştırılmasını” önererek kamu sektörünü, gıda ziyanını azaltmaya yardımcı olmaya çağırıyor.
Gıdanın çöpe gitmesi yerine bağışlanması konusunda hükümet politikalarının büyük bir rol oynadığını belirten Leib, “Araştırdığımız ülkelerin neredeyse tamamında, gıda bağışı konusunda hükümet politikalarının ne olacağı ve ne gibi bir reform gerektiği konusunda gerçekten aktif diyalogların sürmekte olduğunu gördük,” ifadelerini kullanıyor.
Ancak panelin konuşmacıları, dünyanın birçok yerinde kamu sektörünün yeterince adım atmadığı konusunda hemfikir. Lieb, bunu değiştirmeye yardımcı olmak amacıyla Küresel Gıda Bağış Politikası Atlası adlı bir araç oluşturmak için doğrudan GFN’le birlikte çalışıyor. Söz konusu atlas, gıdada şeffaflığın sağlanması ve politikalarını güçlendirmeye yardımcı olmak için ülkelerin gıda bağışı yasalarına rehberlik eden bir araç niteliği taşıyor.

Küresel Gıda Bağış Politikası Atlası bize ne söylüyor?
The Global FoodBanking Network’ün (GFN) Küresel Gıda Bağış Politikası Atlası, gıda ziyanına önemli bir çözüm sunan gıda bağışları üzerine ülkelere politika öneren bir kaynak. Bununla birlikte gıda bağışı konusunda ülkelerin çoğu halen etkin politika belirlemiş değil.
Biz de merak ettik ve söz konusu atlastaki belli başlı maddeleri size kısaca aktaralım dedik; belki bir şeylerin değişmesine veya daha detaylı incelemelere vesile olur:
Gıda bağışında gıda güvenliği: Bağışlanan tüm gıdalar tüketim için güvenli olmalı ve ilgili gıda güvenliği yasa ve yönetmeliklerine uygunluk göstermeli.
Etiketleme: Gıda ürünlerine yapıştırılan tarih etiketleri, gıda ziyanının önemli bir nedeni ve gıda bağışının önünde bir engeldir. Çoğu gıda bağışçısı ve gıda geri kazanım kuruluşu, güvenli olmayabilecek gıda bağışlama konusunda oldukça temkinli. Bu mantıklı ama etiketlemede önerilen son tüketim tarihi için “son” veya “tarihi geçmiş” gibi ibarelerin kullanılması doğru olmayabilir.
Sorumluluk koruması: Gıda bağışının önündeki önemli bir başka engel ise bağışçıların ve aracıların, bağışlanan gıdaları tükettikten sonra nihai alıcının hastalanması durumunda sorumlu tutulmaktan korkmalarıdır. Bazı ülkeler bu endişeyi azaltmak için sorumluluk korumaları benimsenmiş durumda.
Vergi teşvikleri: Üretici, perakendeci ve restoranların gıda bağışında bulunması için üstesinden gelmeleri gereken ana harcama kalemleri, taşıma ve depolama maliyetleridir. Kesinti ve krediler de dahil olmak üzere vergi teşvikleri, bu finansal girdilerin dengelenmesine ve gıda bağışının daha çekici, uygun maliyetli bir seçenek haline getirilmesine yardımcı olabilir.
Vergi engelleri: Bazı ülkelerde, bağışlanan gıdalara KDV gibi belirli vergilerin uygulanması bağış için bir engel oluşturabilir. Gıda bağışçıları bu vergileri ceza olarak algılayabilir veya gıda güvenli olsa bile bağışlamak yerine çöpe atmanın daha ucuz olduğunu düşünebilir.
Bağış zorunluluğu ve ziyan yasakları: Bazı ülkeler, daha sürdürülebilir ve döngüsel gıda sistemlerini teşvik etmek için gıda bağışı zorunluluk şartlarını benimser veya çöplere giden gıdalar için para cezaları uygular.
Devlet hibeleri: Ulusal veya yerel düzeyde finanse edilen hibe ve teşvik programları, gıda bağışı girişimleri için bir başka önemli kaynak sunar. Bu, bağışçıların vergi teşviklerinin bağış maliyetlerini dengelemek için yetersiz kaldığını düşündüğü veya altyapı eksikliğinin gıda geri kazanım çabalarını sınırladığı ülkelerde geçerlidir.
Kaynakça:
https://www.statista.com/chart/24350/total-annual-household-waste-produced-in-selected-countries/
https://atlas.foodbanking.org/atlas.html
https://www.unep.org/resources/report/unep-food-waste-index-report-2021
Rakamlar korkunç. Dünya’da bir çok insan açlıktan ölürken gıdalarımıza ne kadar özen göstermemiz gerektiği açık….
Teşekkürler yerinde güzel bir konu olmuş.
Bir nevi de açlığa çözüm gibi ..