
İklim değişikliği, dünyanın birçok bölgesini olduğu gibi Afganistan kırsalını da etkiledi. Geçtiğimiz 30 yıl, ekinleri yok eden ve insanları aç bırakan sel ve kuraklıkları beraberinde getirdi. Ve Taliban, iklim değişikliğinin getirdiği bu sorunlardan faydalandı. Peki ama nasıl? CBS News’ten Cara Korte yazdı.
Tarım, Afganların %60’ından fazlası için hayati bir önem taşıyor. Dünya Gıda Programı (WFP), Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve Afganistan Ulusal Çevre Koruma Ajansı (ANEPA) tarafından yapılan ortak bir araştırma, ülkedeki çatışmaların %80’inden fazlasının doğal kaynaklarla bağlantılı olduğunu gösteriyor.
İklim değişikliği, Afgan çiftçilere hayatı giderek daha zor bir hale getiriyor. Germanwatch Küresel İklim Riski Endeksi ise 2019’da Afganistan’ın, dünyada iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında altıncı sırada yer aldığını gösteriyor.
Kuraklık veya selden zarar gören topraklar nedeniyle, bölgedeki çiftçiler verimli mahsulleri ve hayvancılığı sürdürmek için büyük bir mücadele veriyor. Çiftçiler, kârlı bir şekilde çiftçilik yapamadıklarında ise geçimlerini sağlayabilmek için borç almak zorunda kalıyor. Afganlar borçlarını ödeyemediğinde de genellikle Taliban devreye girerek nefret tohumları ekiyor.
Atlantik Konseyi’nin Güney Asya Merkezi’nde kıdemli bir isim olan Kamal Alam, “Eğer mahsulünüzü ve toprağınızı kaybettiyseniz veya Afgan hükümeti size yeterince ilgi göstermediyse, o zaman tabii ki Taliban gelip bundan faydalanabilir,” diyor.
Taliban’ın destekçi toplamak için tarımsal sorunlardan ve hükümete karşı güvensizlikten yararlandığına vurgu yapan Alam, Taliban’ın bu insanlara, eğer kendi saflarına katılırlarsa çiftçilikten daha kârlı olarak günde 5-10 dolar ödeme imkânı sunduğunu da belirtiyor.
Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin İklim Değişikliği ve Çevre Programı Direktörü Nadim Farajalla, bu durumun çiftçileri bir seçim yapmak zorunda bıraktığını söylüyor. Bu durumda Taliban’ın, çiftçilere, “Bakın, hükümet sizi perişan ediyor ve bu topraklar verimli olmalı. Size yardım etmiyorlar. Gelin bize katılın,” diyerek onları ağlarına düşürdüğünü ifade ediyor.

Son yıllarda Afganistan’ın dağlık kuzey bölgesindeki kar ve buzullar her zamankinden daha hızlı ve daha erken eriyor. Zaman zaman tarlaları su basıyor. Aynı zamanda kışın kar erimesine bağlı kuraklığa da yol açıyor. Güneyde ve batıda, bazı bölgelerde son 30 yılda yoğun yağış olaylarının %10 ila %25 oranında arttığı görülüyor. Hal böyle olunca da bu bölgeler, (eski) hükümetten yeterli yardım alamadığı için sıkıntı yaşıyor.
Alam, “Yoksulluk, savaş ve diğer her şeyle birlikte iklim değişikliği, akla gelen son şeydir,” diye belirtiyor. Bugün, Afganların üçte biri kuraklık nedeniyle “kriz” veya “acil durum” seviyelerinde gıda güvensizliği yaşıyor ve bu, binlerce kişinin ölümüne de neden olan tarihi 2018 kuraklığından potansiyel olarak daha büyük bir tehlike arz ediyor.
Çiftçiliğin ekonomik stresini geride bırakmak için kente göç eden Afganların bile Taliban’ın baskılarından kurtulamadığını söyleyen Farajalla, bu insanların, şu partiye ya da o gruba katılmaları için birkaç dolara muhtaç kalacak kadar yoksullaştığını belirtiyor. Ve bu dalga yıllarca sürebilir. Farajalla, topraklarını terk eden çiftçilerin genellikle ailelerini geride bıraktıklarını ve bu durumun, çocukları, aşırılık yanlısı gruplara katılmaya ittiğini söylüyor.

İklim değişikliği terörü tetikliyor
İklim değişikliği, sadece Afganistan’da değil, dünyanın başka yerlerinde de terörizmi ve sivil itaatsizliği körüklüyor. Nijerya’daki terör örgütü Boko Haram, 2017’de Çad Gölü Havzası boyunca etki alanını genişletirken su kıtlığı olan Orta Afrika’yı ele geçiriyordu. IŞİD ise Irak ve Suriye’de aşırı kuraklıktan mustarip tarım topluluklarından yararlanıyordu. Farajalla, düşük eğitim düzeyine ve zayıf altyapıya sahip yoksul ülkelerdeki kurak veya yarı kurak bölgelerin, terör örgütleri için temel hazırladığını ifade ediyor.
Taliban saflarını güçlendirmek için sadece çiftçileri ve kırsal toplulukları kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda topraklarındaki çiftçileri vergilendirerek örgütü de finanse ediyor. En önemlisi, Afganistan’da büyük kazançlı bir iş olan haşhaş ticaretini de kontrol ediyor. Çünkü ülke, dünyanın önde gelen afyon haşhaşı tedarikçisi konumunda.
Hal böyle olunca da Taliban, yasadışı uyuşturucu ticaretinden milyarlarca dolar kazanmakla kalmıyor, tarım toplulukları için de daha istikrarlı gelir kaynağı sağlıyor. Çünkü haşhaş diğer mahsullerden daha az suya ihtiyaç duyuyor. Haşhaş ekimi, iklim değişikliğinin körüklediği kuraklığın en şiddetli olduğu ve aynı zamanda Taliban’ın en popüler olduğu güney bölgelerinde bolca yapılıyor.
İşte bu tip ortaklıklar, Taliban’ın popülaritesine yardımcı oldu ve olmaya devam ediyor. Ancak örgüt, ülkenin kontrolünü ele geçirdikten sonra ulusu haşhaştan arındırma sözünü de vermiş durumda. Brookings Institution’a bağlı Devlet Dışı Silahlı Aktörler Girişimi Direktörü Vanda Felbab-Brown, bu sözün, haşhaş mahsulüne güvenen kırsal topluluklar arasında “popüler olmayacak kadar zayıf bir siyasi karar” olduğunu söylüyor.
Felbab-Brown, “Yasağı hemen uygulamaya giderlerse, kendileri için büyük bir ekonomik gerilemeye neden olurlar. Nüfusta büyük bir sefalete yol açarlar. Ve istikrarı koruma konusunda büyük bir sorun yaratırlar,” diyor ve ekliyor, “Kendi savaşçıları da genellikle haşhaş hasat ediyor. Savaşçıların çoğu için haşhaş, ailelerini ve kendilerini geçindirmelerine yardımcı olan başlıca kaynak.” Yani böyle bir yasak gelirse onların da hasattan ayrılmaları gerekiyor.
Yazı: Cara Korte (CBC News)
Çeviri: Batuhan Sarıcan (info@gastroeko.com)