
Orman ekologları, yangın sonrası ağaçlandırma projelerinin bilim insanları tarafından titizlikle hazırlanması gerektiğinin, aksi halde geri tepebileceğinin altını çiziyor.
Türkiye’nin dört bir yanındaki ormanlar cayır cayır yanıyor. Gerek iklim değişikliği gerekse rant uğruna insanın doğayı katli devam ediyor. Biyoçeşitlilik büyük tehdit altında! Binlerce yılda oluşan ekosistemler, bir gecede bozuluyor ve ağaç dikmeyle üç beş yılda geri gelmeyecekler. Çünkü üç santimetrelik bir toprağın bile yeniden nitelikli hale gelmesi yaklaşık 1.000 yıl sürüyor ki ormanda daha uzun sürebilen iç içe geçmiş dinamik süreçler söz konusu.
Bununla birlikte duyarlı kurum ve vatandaşlarımız toplu ağaç dikme çağrısı yapıyor. Öncelikle çabanın iyi niyetli olduğunu söylemek gerekiyor. Ancak bilim insanlarına göre plansız ağaç dikmek, faydadan çok zarara neden olabilir. Çünkü orman ekolojisinde, orman bilimiyle uğraşmayanların aklına gelmeyecek dinamikler söz konusu. Büyük yangınlar gibi ekolojik tahribat yaratan olayların ardından hangi noktaya ne kadar ve hangi tipte ağaç dikimi yapılacağı, hemen mi yapılacağı yoksa beklenmesi mi gerektiği konusunda bilim insanlarına danışmak gerekiyor.
Kafanıza göre ağaç dikmeyin, önce bilim insanlarına danışın!
Orman korumacı bilim insanları, bu konuda çok değerli bilgi birikimine sahip. Benim yaşım kadar uzun süredir bu işlere kafa patlatan insanlardan bahsediyoruz. Örneğin Idaho Üniversitesi’nden orman ekoloğu ve ağaç uzmanı Yvonne Barkley de bunlardan biri.
Barkley, Yangının ardından dikilmesi planlanan ağaç türlerini bölgeyle eşleştirmeyi öneriyor: “Toprak tipini, yağış miktarını, eğim ve don özelliklerini göz önünde bulundurun. Hangi türlerin iyi sonuç verdiğini ve neyin işe yaramadığını görmek için geçmiş kayıtlara bakın,” diyor. Peki bir günde “planlanan” ağaç dikim kampanyalarında bu tip bilgiler göz önünde tutuluyor mu dersiniz. Pek sanmıyorum.
Bilim insanlarına danışılmayan bazı ağaç dikme kampanya ve politikalarının ters teptiği örnekler var. Nature Sustainability’de yayımlanan bir analizde, ağaç dikme kampanyalarının nasıl daha fazla biyoçeşitlilik kaybına ve varsa iklim değişikliğini artıran etkiye neden olabileceğine vurgu yapılıyor.
Çalışmanın yazarlarından Stanford Üniversitesi Toprak, Enerji ve Çevre Bilimleri Bölümü Profesörü Eric Lambin, “Ağaçlandırmaya teşvik etmeye yönelik politikalar kötü tasarlanmış veya yetersiz uygulanmışsa, yalnızca kamu parasını boşa harcamakla kalmayıp aynı zamanda daha fazla karbon salma ve biyolojik çeşitliliği kaybettirme riski de yükselir,” diyor ve ekliyor, “Bu amaçlanan şeyin tam tersidir.”
Ağaç dikmek çözüm olsa da
Küresel biyoçeşitlilik kaybını yavaşlatma ve karbonu tutarak iklim değişikliğiyle mücadele etme çabalarında ormanların çok büyük bir rolü olduğuna şüphe yok. Bu kritik bilgi, fırsat buldukça fidan bağışında bulunma nedenimizin de ta kendisi zaten. Bu nedenle, ağaç dikmenin bir çözüm olarak sunulması ve ağaç bağış kampanyalarının artması gayet mantıklı. Yani gücünüz yettikçe güvenilir kurumlar vasıtasıyla fidan bağışında bulunmayı ihmal etmeyin.
Ancak bazı kampanyalara daha yakından bakıldığında, iyimser planlardaki hatalar ortaya çıkıyor. Örneğin, dünyanın bozulmuş ve ormansızlaştırılmış topraklarının, 2030’a kadar 350 milyon hektarını restore etmeye yönelik küresel bir çaba olan The Bonn Challenge kampanyasında verilen ağaç dikim taahhüdünün yaklaşık % 80’i, doğal ormanları restore etmek yerine monokültürel (tek tip) ağaç dikimlerini veya meyve ve kauçuk gibi ürünler üreten sınırlı bir ağaç karışımını içeriyor.
Uzmanlara göre bu tip koru planları, doğal ormanlara göre karbon tutma, habitat oluşturma ve erozyon kontrolü açısından önemli ölçüde daha az potansiyele sahip yeşil alanlara neden oluyor. Dikilen ağaçlar, doğal ormanların, otlakların veya savanların yerini alırsa potansiyel fayda daha da azalıyor. Şunu aklımızdan çıkarmayalım: Biyolojik çeşitliliği destekleyen benzersiz yerel ekosistemler, yeni ağaçları bilinçsiz bir şekilde dikince hemen geri gelmiyor.

Yanlış planlar orman ekolojisini bozuyor
Araştırmalar, yanlış uygulamaların -özellikle bazı bölgelerde- büyük sorun yaratabileceğini gösteriyor. Eylül 2014’te yanan Eldorado Ulusal Ormanı’nın restorasyon çalışmalarında yer alan ABD Tarım Bakanlığı’ndan (USDA) orman ekoloğu Malcolm North, ormanların, karbon tutma konusunda sahip olduğumuz en büyük güç olduğunu söylerken yanlış yeniden ağaçlandırma politika ve kampanyaları yürütmektense, hiç ağaçlandırma yapılmaması gerektiği konusunda uyarıyor.
Bir örnek: Nisan 2016’da yaşanan büyük bir orman yangını, Kanada’nın petrolle geçinen kasabası Fort McMurray’de yaklaşık 100.000 kişiyi evlerinden etmişti. Yangının ardından bölgeye giden araştırmacılar, Fort McMurray orman yangınlarının Horse River boyunca uzanan turba bataklıklarda başladığını gördü. İyi de bir bataklık nasıl yanabilirdi ki?
Ekibin vardığı rahatsız edici sonuca göre, yangının ve havaya saldığı büyük miktarda karbondioksitin nedeni, zamanında hükümetin yürüttüğü başarısız bir orman kampanyasında yatıyordu. 1980’li yıllarda Kanada hükümeti, bataklıkları, kereste üreten ormanlara dönüştürme deneyinin bir parçası olarak, Alberta bataklıklarının geniş alanlarını kurutarak siyah ladinler dikmişti. Yeni ladin ağaçları turba yosununu boğmuş, yerini farklı, daha kuru bir yosun almıştı. Toprak zaman içinde kurudukça ağaçlar devasa yakıt depolarına dönüşmüş, yani yangını geciktirmek yerine çıra niteliği taşımaya başlamıştı.
Ekip, hükümetin aldığı kararla bozulan dengeyi, “ekolojik bir devrilme noktası” olarak nitelendiriyor. Ladin ağaçları büyüdükçe, atmosferdeki karbonu bağlayarak daha fazla su çekmiş ve bu da onların daha fazla büyümesine izin vermişti. Döngü yıllarca devam etmiş, yangın çıktığında ise depolanan tüm karbon atmosfere geri dönmüştü.
Bir örnek daha: Şili’de devlet, dünyanın en uzun süredir devam eden ve en etkili ağaçlandırma sübvansiyon politikalarından biri olan 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi çıkararak ağaçlandırma maliyetlerinin %75’ini sübvanse etmişti. Ancak zaman içinde ortaya çıkan gevşek uygulama ve bütçe kısıtlamaları, halihazırda sağlıklı olan yerli ormanları, kârlı ağaç dikim projeleri nedeniyle bozacaktı. Kanıtlar, söz konusu girişimlerin yerel orman örtüsünü daha da azalttığını, karbon depolamanın artmadığını ve biyolojik çeşitlilik kayıplarının hızlandığını gösterdi.
Fidan bağışı yapın ama…
Sözün özü, hangi görüşten olursa olsun politikacıların yangında zarar gören noktalar için düzenledikleri ağaç dikim kampanyalarına mesafeli durarak bilimin izinden giden girişimlere dair bilgi edinmenizi tavsiye ediyoruz. Aksi halde yangının yarattığı tahribatın ardından bölgedeki hasar daha da büyüyebilir, iyi niyetle yaptığınız bir bağış, zamanla orman ekolojisini çökertebilir.
Bununla birlikte bilim insanlarıyla ortak çalışılarak belirlenen bölgelere gönül rahatlığıyla ve bütçeniz dahilinde fidan bağışlarında bulunmanız, geleceğimiz olan ormanlarımız ve içinde yaşayan canlılar için büyük önem taşıyor. Ormanlar kimsenin politika veya gelir aracı olamaz, kimse kusura bakmasın.
Yazı: Batuhan Sarıcan (info@gastroeko.com)
Bu yazı, Marmaris, İçmeler’de yangınla mücadele eden itfaiye ekiplerine içme suyu taşırken hayatını kaybeden Şahin Akdemir’e adanmıştır.
Seni unutmayacağız…
Kaynakça:
https://woods.stanford.edu/news/poorly-designed-tree-planting-campaigns-dould-do-more-harm-good
ucanr.edu/sites/fire/files/288197.pdf
wwfeu.awsassets.panda.org/downloads/wwf_fires_forests_and_the_future_report.pdf